Page 416 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 416
202 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 Ortaöğretim Genel Müdürlüğü
1. Realistlerin kişileriyle romantiklerin kişileri farklıdır. Romantiklerin kişileri güzel yapılmış resim
gibidir, bütün özellikleriyle görülmezler. Realistlerin kişilerini beraber yaşıyormuş gibi tanıma
olanağı vardır çünkü onların kişileri canlı insanlardır. Bir realistin eseri, bir hayat tecrübesidir.
Bu açıklamayı göz önünde bulundurduğunuzda okuduğunuz metindeki kişilerin romantik ya da
realist anlayışlardan hangisiyle anlatıldığını söyleyebilirsiniz? Metinden örneklerle açıklayınız.
2. Yazar kadrosunu Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın gibi isimlerin oluşturdu-
ğu Servetifünun romanı; aşk, ölüm, kaçış ve yabancılaşma gibi dramatik konular üzerine kurulur.
Nitekim okuduğunuz metinde de Leylâ adındaki bir çocuğun hastalık süreci anlatılmaktadır. Dar
bir sanatçı kadrosunu ve kısa bir zaman dilimini (1896-1901) kapsayan bu dönem; “toplumdan
kopuk”, “içe kapalı”, “dar bir çevreyle sınırlanmış” gibi, bazı eleştiriler almasına rağmen yenileşme
sürecindeki Türk edebiyatını, özellikle anlatı türlerinde yeni ufuklara taşımıştır.
Yukarıda bahsedilen sanatçıların eleştirilen davranışlarının nedeni sizce neler olabilir?
3. Servetifünun romanının en kusurlu yönü, hiç şüphesiz, dili ve üslubudur. Yaptıkları uzun tamlama-
lar ile o zamanlar “mükemmel şekilde işlenmiş” dedikleri bir dil meydana getirmişlerdir. Okuduğu-
nuz metinde de görüldüğü gibi fiil ve fiilimsilerle birbirine bağlanmış uzun cümleler, bu dönemin
ürünlerinde sık rastlanan bir üslup özelliğidir. Fakat sonraları bu dilden vazgeçme yolunu tutmuş-
lar ve eserlerinin 1920’den sonraki baskılarında dil ve üslup bakımından değişiklikler yapmaya
başlamışlardır.
Sözü edilen bu sanatçıların dil konusundaki keskin tavırlarından vazgeçmelerinin nedenleri sizce
neler olabilir?
4. “Servetifünun nesrinin babası” olarak adlandırılan Halit Ziya Uşaklıgil, Suut Kemal Yetkin’e yazdı-
ğı mektupta Kırık Hayatlar’ı, daha önce yazdığı ünlü romanları Maî ve Siyah ile Aşk-ı Memnu’dan
daha çok önemsediğini, onu daha yalın daha süslerden arınmış bulduğunu belirtir.
Sanatçının, en son yazdığı romanını daha yalın ve süssüz diye nitelemesi sizce onun edebî gücü
açısından bir aşama mı bir gerileme midir? Düşüncelerinizi gerekçesiyle birlikte açıklayınız.
414
Hazırlayan: Sabiha ÇUHADAR