Page 43 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 43

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10          18

             1.ÜNİTE > Giriş  Kazanım A.4.7: Metnin üslup özelliklerini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                         Nasıl Bir Üslup?                              20 dk.
             Amacı     Metinde yazara/metne özgü dil ve anlatım özelliklerini belirleyebilmek.   Bireysel


              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)


                                               Tarih-Edebiyat İlişkisi
              Tarihle edebiyat arasındaki ilişki iki türlüdür. Birincisi geçmişte yazılmış edebiyat metinlerinin bu-
              gün yorumlanmayı bekleyen birer tarihî belge olmaları durumu. İkincisi ise geçmişi konu alan ede-
              biyat metinlerinin bugünün insanı tarafından kaleme alınmasıdır. Her iki durumda da bu edebiyat
              metinlerini hangi bakış açısı ile değerlendirirsek değerlendirelim bütün görüşlerin öznellikten sıyrıl-
              ması mümkün değildir.
              Örneklendirecek olursak Osmanlı dönemi kültür hayatını, sanat anlayışını, tarih bilincini, toplumsal
              katmanlarını hatta o dönemin bilim anlayışını kavrayabilmemiz için Divan edebiyatı başlı başına
              bir kaynaktır. Biz bugünün bilim tasnifi ile kendi ontolojimizi bir kenara bırakmadan bu metinleri
              çözümlemeye kalktığımızda ve bu arada o toplumun sosyolojisinden habersiz olarak sözlüklerle bu
              metinlere yaklaştığımızda büyük bir kolaycılıkla Divan şiirinin toplumdan kopuk elit bir şiir olduğu
              safsatasına inanmak zorunda kalırız. Oysa tarihî metinlere yaklaşabilmek için derin bir bakış açısı,
              engin bir bilgi birikimi ve sağlam bir eleştirel zemine ihtiyaç vardır.

              Öte yandan geçmişi kitaplara konu etme nedenimizi, toplumsal dönüşüm yaşarken kültürel mira-
              sımızı yeniden değerlendirme ihtiyacı ile açıklayabiliriz. Tarihi bilmek ihtiyacı -ki bunu kültürel
              belleğin aktarılması olarak da ifadelendirebiliriz- kabaca toplumsal olarak yapabildiklerimizi ve ya-
              pabileceklerimizi bize ve yeni nesle aktarmaya çalışmanın bir sonucudur. Benlik ve kimlik sorunu
              ile gelenek öğretimi arasındaki sıkı ilişkinin tarih aracılığıyla sağlandığı ileri sürülebilir. Bu süreçte
              edebiyat mükemmel bir araç konumundadır. Fakat karşımızda duran bir problem var: 21. yüzyılın
              eşiğinde modern Türkiye’de benimsenen/dayatılan/kabul edilen/var olan bir tarih ve eğitim anlayı-
              şı içinde geçmişi ve geçmişteki olayları hangi gözlük ile değerlendireceğiz? Bu gözlüğün sunduğu
              manzara kime göre sağlıklı bir bakış açısıdır? Bu defa da geçmişin bugüne göre ötekileştirilmesi so-
              runuyla karşılaşıyoruz. Geçmiş bizim için, çocuklarımıza vermeye çalıştığımız değer yargılarımızla
              kendimizi yorumlamaya ve tanımlamaya müsait bir zemindir.
              Karşımıza çıkan paradoks çok trajiktir: Kültürel benliğimizi tanımlamak için geçmişten gelen gele-
              nekleri ve değerler sistemini bilme ve yorumlama ihtiyacı içindeyiz, fakat bu bilgiyi ve aktarımı ise
              şimdinin tanımları, değerleri ve bakış açısı ile yapıyoruz. Edebiyatın kabaca işlevini göz önüne aldı-
              ğımızda yazarın muhayyilesi, betimlemesi, kurguladığı dünya açısından sınırsız bir özgürlüğe sahip
              olduğundan hiç şüphemiz yok. Peki, o zaman geçmişi bir şekilde kendine konu edindiğinde yazarın
              özgürlük alanında bir daralma olacak mıdır? Yazar geçmişte yaşayanları ve yaşananları dilediği gibi
              kullanabilecek ise okuyucunun konumu ne olacaktır? Tarihi konu edinen bir edebiyat metnini okur-
              ken oyucunun beklentisi ne olmalıdır? Bizim ülkemizde en azından tarihî roman kaleme alındığında
              kurgulanan öykünün tarihî olaylarla ne kadar örtüşüp örtüşmediği tartışma konusu yapılır. Yeni ne-
              silde bir tarih bilinci uyandırmak için dört elle sarıldığımız tarihî romanlar eğer güdümlü bir okuma
              için düşünülüyorsa çoğu zaman hayal kırıklığı yaşanır ve yazarı tarihe sadakatsizlikle suçlanır.
              (…)

                                                                       Melike Günyüz, Tarih-Edebiyat İlişkisi







                                                                                                    41
   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48