Page 589 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 589

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10           287

             7.ÜNİTE> Anı (Hatıra)     Kazanım A.4.14: Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
             Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi   Alan Becerileri: Okuma  Becerisi

             Etkinlik İsmi                    Anı Türü Mercek Altında                                20 dk.
             Amacı      Anı türünün Türk ve dünya edebiyatındaki önemli yazarlar ve eserleri hakkında bilgi sahibi olabilmek.            Bireysel


              Yönerge  Metni okuyunuz ve soruları metne göre cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)


                                         Yusuf Ziya Ortaç, Nâyiler ve Kehkeşan
               Sesli, sessiz, hüzünlü, neşeli, tam elli altı yıl geçmiş. Çağdaş arkadaşlarımla ilk şairlik devrimiz. “Rü-
               bab” mecmuasından ayrıldıktan sonra, “Safahat” isimli bir mecmua çıkacağını haber almış ve hemen
               idarehanesine damlamıştık. Ebussuut caddesinde Bizim Yokuş’tan girince solda bir bina. Bu mecmuayı
               galiba bir ortakla Orhan Seyfi çıkarıyordu, zaten ondan sonra da mecmua çıkarmakta rekoru kırmıştı.
               Biz leylekler gibi Safahat’a göçmen olunca, hepimizin ağabeyisi Şahabettin Süleyman da bizi yalnız
               bırakmamıştı. Onu yanımızda görünce, ben Hakkı Tahsin, Ali Naci, Salâhattin Enis sevinç içinde idik.
               Rübab’da Fecr-i Âti’ye hücumda bize rehber olan Şahabettin Süleyman biz gençleri tutuyor ya, bu
               defa da “Nâyiler” diye bize taktığı bir isimle … bir makale kondurdu Safahat’a.
               (...)
               Tez doğrudur, “şiir iç sestir, şair kendi içinde o sesi bulursa orijinaldir, bulamazsa demek ki o şiire
               yeni bir ses getirememiştir. Meselâ bizim edebiyatımızda ... Yunus Emre’nin sesi kendisininse tak-
               litçilerinin sesi kendilerinin değildir. Onun için Yunus unutulmaz, yaşar, ötekiler kenarda kalırlar,
               yahut büsbütün unutulur giderler. İşte Şahab’ın bizde bulduğu iç mûsıkîsi ki o zaman buna “âheng-i
               derûnî” ismini vermişti – böyle bir sesti ve ney sembolü ile bizi Mevlâna Celaleddin Rûmi’ye halef
               yapıyordu.
               (...)
               Ne ise, Yusuf Ziya bizim Safahat’a eski tabirle intisap etmek istemiş, fakat yetişinceye kadar Safahat
               da Rübab gibi gürlemiş gitmişti. Alın bizdeki üzüntüyü de.
               (...)
               Derken efendim, bir müjdedir çalındı kulağımıza: Kehkeşan ismi ile bir başka mecmua çıkmak üze-
               redir! Durur muyuz? Aramıza yeni katılanlarla topluca oraya akın ettik. Mecmuanın, şimdi ne ismi-
               ni, ne yüzünü hatırladığım hayır sahibi, bizi memnunlukla karşıladı. Ama ne yazık ki bu mecmua da
               masrafını koruyacak kadar satılamadı, birkaç sayı sonra ömrünü tamamladı. Yalnız şu var ki, gider
               ayak bize Yusuf Ziya’yı kazandırdı. Şairliği oradan başlar.

               (...)
                                                                   Halit Fahri Ozansoy, Edebiyatçılar Çevremde
               Kelime Dağarcığı:
               deruni: İçle ilgili, içten. halef: Birinin ardından gelip onun makamına geçen kimse, ardıl, selef karşıtı. intisap: Bağlanma.
               Girme. Kapılanma. mecmua: Dergi.



             1.  Edebiyatçılarımızdan Anılar adlı anı kitabı derlemeniz istendi. Okuduğunuz metinde adı geçen ede-
                 biyatçılardan hangilerinin anılarının yer aldığı bir anı kitabı oluşturmak isterdiniz? Niçin?













                                                                                                   587
   584   585   586   587   588   589   590   591   592   593   594