Page 329 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 329
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 162
6.ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.6: Metindeki şahıs kadrosunun özelliklerini belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi En Son Umutlar Ölür 20 dk.
Amacı Metindeki şahısların kişilik özellikleri hakkında tespit ve yorumlarda bulunabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Esir Şehrin İnsanları
(…)
Kâmil Bey nerdeyse dağılacak gibi her yanından gıcırtılar gelen paraşolla Üsküdar’dan Bağlarbaşı’na
çıkıyordu.
Düşünüp taşınmış, hesaplamış, uygun bir ev bulup döşemeye gücü yetmeyeceğini anlayarak, an-
neannesinden kalan Bağlarbaşı’ndaki köşkü hatırlamıştı. Köşk daha babasının sağlığında haraptı.
Bir ara selamlık onarıldı mı, yoksa onarılması mı düşünüldü birazdan görecekti. Avukat anahtarları
verirken bekçinin iki yıl önce öldüğünü, o zamandan beri uğramaya vakit bulamadığını, satılması
için bir emlakçıya bırakıldığı halde müşteri çıkmadığını söylemişti. “İster misiniz söküp götürmüşler,
köşk değil kümes bile kalmamış olsun!”
Kâmil Bey, karısıyla kızını buralardan geçirip Bağlarbaşı’ndaki harap köşke nasıl götüreceğini, ora-
da nasıl barındıracağını düşünerek kaygılandı. Parasızlığın ne kadar umut kırıcı bir şey olduğunu
şimdiye kadar hep aklıyla bilmiş, böyle yaşayışında hiç denememişti. Yoksul insanların varlıklılarla
neden aynı olaylar karşısında aynı düşüncede, duyguda, davranışta olamayacaklarını şimdi daha iyi
anlıyordu. Yoksulluk umut kırıcıydı. “Umudunu yitiren her şeyi yitirmiş olur” sözü doğruysa yok-
sulların duyacakları bunaltının hele çok sürer, hele başkalarının sorumlulukları da binerse ne kadar
dayanılmaz hale geleceğini şimdi, bu eski arabanın diş gıcırtılarına benzeyen sesleriyle sarsılırken
gerçekten anlıyordu. Oysa parası yoktu ama gene de hatır sayılır büyük zenginlerdendi, “Belki de
duyduğum korkulu şeyler bile asıl gerçek değil... Çünkü benim için bu durumda kesin umutsuzluk
daha söz konusu olamaz.” diye geçirdi aklından...
Köşkü gözünün önüne getirmeye çalıştıkça, ağaçları, orman kadar kalabalık çok büyük bahçeyi,
suyu kesilmiş büyük havuzları, dibi görünmeyen derin kuyuları, yıkık duvarlar hatırlıyordu. Köşkün
oturulmaz halde olduğuna emindi. Selamlığa yerleşmeyi tasarlamıştı. Hiç hatırlayamadığı, belki de
hatırlamak istemediği için hatırlayamadığı selamlığa nasıl yerleşeceği üzerinde hiçbir fikri yoktu.
“Yerinde görürüm, ne yapacağımı orada kararlaştırırım,” diyerek çıkmıştı yola... Bina çok eskimişse
kaça onarılır? Eşyalar kullanılabilir gibi değilse, şubat ortalarından mayısı tutabilmek için gerekli
sobalar, odun, kömür kaç paraya, nereden sağlanır?
Dondurucu soğuğu iliklerinde duyarak kalın paltosuna sarındı. Ne olursa olsun enişteden, haladan
para istememeye kesinlikle karar vermişti. İstemeyecekti de ne yapacak? Orasını bilmiyor, düşün-
meye de yanaşmıyordu. Belki okul arkadaşlarının varlıklılarına, uzak akrabalarına, baba dostlarına
başvuracaktı. Avukat bazı hisseli arsaların satışı imkânından söz etmişti. “Veririm yok pahasına...
Yok pahasına verilince alıcı bulunur elbette...”
(…)
Kemal Tahir, Esir Şehrin İnsanları
327