Page 325 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 325
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 160
6.ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.5: Metnin olay örgüsünü belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Romandaki Olay Akışını Belirleyelim 25 dk.
Amacı Metin çözümlemeleri sayesinde romanda olay örgüsünün önemini ifade edebilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Yılkı Atı
(…)
İbrahim’in keyfi üstüne geldi. Açlığını hissetti:
— Çabuk kaynatın bulguru, dedi. On altısına yeni basmış oğluna döndü:
— Bugün aklım Dorukısrak’a takıldı. Çifte gittim geldim, onu düşündüm. Dışarda kış geldim diyor.
Ahırdaki saman belli. Saçkı belli. Ben öküzlerin, tay’ın arpasına ortak edemem. O bu yılbaşının ça-
resine bakacak. O, bu yıl “yılkılık...” Dağda ot kalmadı, çöp kalmadı. Köyün sığırı üç beş gün yaylıma
ya çıkar ya çıkmaz. Nerde ise şimdi sığır döner. Harman yerinde yolunu kesersin, kısrağı çevirirsin.
Burnunu dağa doğru dönderirsin. Sürersin tepeye kadar. Varsın başının çaresine baksın. Bahara sağ
salim elimize geçerse ne âlâ... Yook bir dereyi doldurursa o da onun bileceği bir iş... Bundan sonra
onu ne çifte koşabilirsin ne düvene... Tay’ı inşallah baharın Kırat’a eş olur. Yılkıdan sağ salim dönerse
elbet ona da bir vazife buluruz. Kalk şimdi sen. Küçük kardaşını da al, sığırı karşıla...
Çocuklar fırladılar. Derede ceplerini taşlarla doldurdular. Sığır, geride büyükçe bir toz bulutu bıra-
karak, sakin, gailesiz ilerliyordu. Zayıflığından beklenmeyen bir zindelik vardı üstünde. Mustafa’nın
yanına yaklaşmasını hiç yadırgamadı. Mustafa, olmazsa küçük Hasan, çok zaman kendisini çevirir,
zor güç üzerine atlar, eve gelirdi. Kısrak Mustafa’nın binmesi için durdu. Mustafa binmedi. Hayvan-
ların geçmesini bekledi. Hepsi geçtiler. Çoban, onları gördüyse de ilgilenmedi. Malları toparlayarak
uzaklaştı.
Mustafa Kısrak’a atladı. At yürüdü. Fakat, Mustafa elindeki değneği atın boynuna vuruyor, geri çe-
virmeye çalışıyordu. At, köye doğru yürüdü. Değnek darbeleriyle yarı sola döndü ve yürüdü. Bir şey
anlamıyordu olanlardan. Yirmi otuz metre böylece gitti. Vuruşlar kesilmişti. Birden geriye köy yö-
nüne döndü. Yeniden boynuna darbeler indi. Bir teslimiyet edasına büründü. Tepeye doğru yol aldı.
Ağabeysinin peşinden gelen Hasan yalvarıyordu:
— Bir daha Doru’yu ya görürüm ya göremem. Ağam, ağam icicikte ben bineyim. Öbür at bindirmez
ki beni sırtına...
Mustafa duymazlıktan geldi. Bir kaç yüz metre gittiler böyle. At yavaşlamıştı. Bir yorgunluk çökmüş-
tü üstüne birden. Beli biraz daha çöktü, boynu biraz daha uzadı, aşağı doğru düştü. Mustafa gerileri-
ne baktı. Köydeki toz azalıyor, rüzgârla birlikte batıya doğru kayıp gidiyordu. Güneş, uzak, çok uzak
dağlara yaslanmış, büyümüş, büyümüş, bir dünya olmuştu.
Bir acıma hissi doldu Mustafa’nın yüreğine. Geçmiş yılları anıladı. Şimdi altında bitkin yürüyen atın
emekleri gözünün önüne gelir gibi oldu. Birden aşağı atladı. Atı olduğu yerde bıraktı:
— Haydi, dedi kardeşine, koş...
Tepeden aşağı uçar gibi indiler.
Abbas Sayar, Yılkı Atı
Kelime Dağarcığı
çift koşmak: Hayvanları sabana, pulluğa koşmak. düven: Harmanda ekinlerin sapı ve tanelerini ayırmak için kullanılan,
önüne koşulan hayvanlarla çekilen, alt yüzünde keskin çakmak taşları dikine çakılı bulunan, kızak biçiminde araç.
gaile: Sıkıntı, dert, keder, üzüntü. yılkı: Başıboş bırakılmış at veya eşek.
323