Page 321 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 321

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11          158

             6.ÜNİTE > Roman  Kazanım A.2.4: Metindeki çatışmaları belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                        Romanda Çatışma                                25 dk.
             Amacı      Metinden hareketle çatışmanın önemini tespit edebilmek.                  Bireysel


              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)


                                                    Beyaz Gemi
              (…)
              Orozkul kendini pek mutsuz hissediyordu. Her şey haksızlık, adaletsizlik üzerine kurulmuş görü-
              nüyordu ona. Dağlar bunu nereden bileceklerdi? Onlar bir şey hissetmez, bir şeyden şikâyet etmez,
              öylece dururlardı yalnız. Sonbahar gelmiş, kış gelmiş umurlarında mı! Ne sıcağı duyarlar, ne soğuğu.
              Kargalar ise canlarının istediği yana uçup giderler, canlarının istediği kadar bağrışırlar. Marallar ise
              -eğer gerçekten maral iseler- geçidin öbür tarafından gelmişlerdi ve ormanda istedikleri yerde zıplar,
              gezer, oynarlardı. Şehirlerde yaşayanlar asfalt yollarda gamsız-kedersiz dolaşıyor, taksilere biniyor,
              lokantalara giriyor, keyif sürüyorlardı. Oysa kendisi çok mutsuzdu. Kader onu bu dağlara atıp bırak-
              mıştı. Ama Orozkul, kendi hayatından, kendi kaderinden nefret ediyordu. Ona göre değildi bu tür
              yaşamak. Ancak Kıvrak Müminler içindi böyle hayat. Ömür boyunca durup dinlenmeden çalışıyor-
              du o. Bir gün olsun emrinde bir adam çalıştırmamış, her zaman herkesin kulu olmuş, yaşlı karısı-
              nın emrinden bile çıkmamıştı. Zavallı! Bir maral onu mutlu etmeye yetiyordu. Ormanda maralları
              gördüğü zaman nerdeyse ağlayacaktı sevinçten. Sanki yüz yıldan beri bütün dünyayı dolaşıp aradığı
              kardeşlerine kavuşmuştu.
              Ah, ah! Konuşmak neye yarar! Yüz fikir, bir borcu ödemiyor.
              (...)
              Mümin büyük bir telaş ve pişmanlık içinde yanına gelerek Orozkul’u düşüncelerinden ayırdı:
              — Oğlum, aklımdan çıkıvermiş, okula gidip çocuğu almam gerekiyor. Dersleri bitti çoktan.
              Orozkul pek oralı görünmedi:
              — Ee, ne olacak yani?
              — Kızmana gerek yok oğlum. Bu tomruğu burada bırakalım, inelim aşağıya. Sen evde yemeğini
              yerken, ben de atı koşturur okula giderim. Çocuğu alır gelirim. Sonra da işe devam eder, bitiririz.
              Orozkul alaylı bir sesle:
              — Düşüne düşüne bunu mu buldun ihtiyar? dedi.
              — Ama çocuk ağlayacak...
              Orozkul ihtiyara dersini vermek için sabahtan beri aradığı fırsatı bulmuştu. Birden patladı:
              — Ne yani! Ağlayacak diye işi yarıda mı bırakacağız! Sabahleyin çocuğu okula götüreceğim diye
              kafamı şişirdin ve götürdün. Şimdi de geri getireceğini söylüyorsun. Biz neyiz burada? Oyun mu
              oynuyoruz?
              Mümin yalvardı:
              — Yapma oğlum, yapma! Hele böyle bir günde! Benim için değil, ama çocuk bekleyecek, ağlayacak..
              üstelik böyle bir günde.
              — Böyle bir gün! Böyle bir gün! Ne özelliği, ne önemi varmış bu günün?
              — Marallar döndü.. marallar.. böyle önemli bir günde...
              Orozkul şaştı kaldı bu cevaba. Dili tutuldu sanki. O dikenli çalılar arasında can korkusuyla debele-
              nirken gözünün önünden gölge gibi hızla koşup giden maralları çoktan unutmuştu. Marallar geçtiği
              sırada o az daha tomruğun altında kalacaktı. Ne maralları düşünecek hâli vardı ne de ihtiyarın saf-



                                                                                                   319
   316   317   318   319   320   321   322   323   324   325   326