Page 371 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 371

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11          183

             7.ÜNİTE > Tiyatro  Kazanım A.3.1: Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                   Kelimelere Anlam Yüklüyorum                         20 dk.
             Amacı      Kelimeden ve kelime gruplarından yola çıkarak metnin bütünüyle ilgili çıkarımlarda bulunabilmek.  Bireysel


              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)


                                                   Gün Doğuyor
              (…)
              FERRUH — En çok bana ait olduğunu zannettiğim şey, benim benliğimdir. Benim içimde her şey,
              bütün itiyatlarım, bütün isteklerim ve korkularım, her şey, bütün huyum değişebilir; fakat ben, ben
              kalırım, değil mi? Ben Ferruh’um, değil mi?
              MURAT — Ferruhsun.
              FERRUH — Değilim. Hatırlatmazsan ben Ferruh değilim. Harp içinde giyilmek şartıyla bu askerî
              kıyafet, bana ben olduğumu unutturur; sana sen olduğunu unutturur, ona o olduğunu unutturur.
              MURAT — Belki.

              FERRUH — Bu kıyafeti yeni giymiş bir adama yaptığı işi, mesleğini sor: “Marangozum”, yahut “Mu-
              allimim”, yahut” Üsküdar iskelesinde karpuz satarım.” diyecektir. Bir sene harp etsin, bu adama tekrar
              yaptığı işi, mesleğini sor: “Marangozum” değil “Marangozdum” der; “Muallimim” değil “Muallim-
              dim” der. “Üsküdar iskelesinde karpuz satarım” değil “Üsküdar iskelesinde karpuz satardım” der.
              MURAT — Tabii, çünkü aradan zaman geçmiştir.
              FERRUH — Hayır. Sulh zamanında bir marangoz bir sene işsiz kalsa, ona sanatını sorarsan yine sana
              “Marangozum” diyecektir. Bahse girerim ki harpte insanın sevdiği renkler bile değişiyor.
              MURAT — Belki... (Düşünür) Öyle galiba… Dur bakayım? (Gözlerini kapar) Evet... Ben eskiden
              laciverdi severdim.
              FERRUH- Şimdi?

              MURAT — (Arar) Şimdi... Şimdi... Garip şey... Ne bileyim? Galiba kül rengini seviyorum.
              FERRUH — Gördün mü ya... Harpte bizi eski şahsiyetimize bağlayan bir adımız kalmıştır. Fakat
              o eski, benlik, içimizin ta dibinde, yüzükoyun, horultusuz yatar. Onu uyandırmazsan bize kendini
              hatırlatmaz bile.

              MURAT — Sahi... (Düşünür) Evet... (Sayıklar gibi) Ben... İstanbul’dan çıkarken... Bir kız seviyordum;
              anamı seviyordum; ikinci üçüncü derecede bir şeyler, birçok şey daha seviyordum.

              FERRUH — (Son heceyi kuvvetle söyleyerek) Seviyor-DUN.
              MURAT — Fakat hatırladıkça tekrar sevmeğe başlıyorum.

              FERRUH — Çünkü eski Murat uyanıyor, “fert” uyanıyor. (Ona doğru bir adım atarak) harpte barut
              kokusu, kan kokusu, gübre, toprak, siper kokusu, daha doğrusu muharebe kokusu, ameliyat edilecek
              hastaları uyutmak için kullandıkları lokman ruhu gibi kloroform gibi eski ferdi şahsiyetimizi bayıl-
              tıyor. Artık onun üstünde ölüm bile neşterini gezdirebilir. Ölüm ki harp zamanında, her an, kirpiği-
              mizin ucundan, koltuğumuzun altından, dirseğimizin yanından geçiyor; fakat sulh zamanında bize
              yalnız hastalık veya kaza halinde gelir. Harp zamanında ise yaşamak bir kazadır, kazara yaşıyoruz,
              değil mi?
              MURAT — Öyle gibi.



                                                                                                   369
   366   367   368   369   370   371   372   373   374   375   376