Page 43 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 43
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 19
1. ÜNİTE > Giriş Kazanım A.4.10: Metinde yazarın bakış açısını belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Hangi Taraftasın? 30 dk.
Amacı Yazarın metni ele alış biçimini ve okuyucuya yaklaşımını belirleyebilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Bitmeyen Kavga: Eski-Yeni
Eski ile yeninin mücadelesi bana, kâinattaki devamlı hareketin bir örneği gibi görünmüştür. Kâinatta
hem zaman hem de mekân, hiç durmayan bir hareket gösterir. (…)
Bu değişme, yenileşme, insanın hem bedenî hem ruhi hayatında vardır. Psikologlar, insan şuurunu
akan bir nehre benzetirler. O akışta nehir aynı nehirdir ve değişmez; fakat akan, hiçbir zaman aynı su
değildir, değişir, yenilenir. Yunus Emre onun için:
Her dem yeni doğarız bizden kim usanası, der.
İnsan değiştiğine göre elbette insanın meydana getirdiği eserlerde de değişme görülecektir. Medeniyet-
ler, teknik, kullandığımız aletler, kültürler, sanat eserleri mütemadiyen değişir, yenileşir, eskileri de terk
edilir veya muhafaza edilir. Teknikte ve sanatta ortaya çıkan her yeniliğe karşı, eski kendisini korumak
ve devam ettirmek ister. Buna karşılık her yeni de kendisini kabul ettirmek ve üstün kalmak için eskiyi
yıkmaya, yıpratmaya çalışır. Bu mücadele ister ekonomik ister psikolojik ister ahlaki sebeplere bağ-
lansın, netice itibarıyla varlıkların yaradılışında vardır ve bir çeşit korunma duygusunun tezahürüdür.
Sosyal sahalardaki çeşitli doktrinlerin varlığı, hep bu eski-yeni kavgasının ortaya çıkardığı mücadeleyi
gösterdiği gibi güzel sanatların her şubesinde, çeşitli ekollerin bulunmasının sebebi de aynı mücadele-
nin neticesidir.
Aslında zaman bakımından yeni diye bir şey yoktur. Yeni dediğimiz her şey bir müddet sonra eskimeye
mahkûmdur. Her yeni şey başlangıçta reaksiyonla karşılanır; bir zaman geçince yeni sandığımız şey
de eskiler arasına girer, hatta kendisinden sonraki başka bir yeniliğe karşı gelmeye hazırlanır. Bugün
Batı müziğinin büyük klasikleri arasında bulunan Beethoven’in (Bethofın) eserleri, kendi devrinde yeni
çalınmaya başlandığı zaman “Bu ne! Bu müzik değil, gürültü!” gibi laflarla, tepkilerle, tenkitlerle karşı-
lanmıştı. Bugün de gürültü zannettiğimiz müzik eserlerinin bir gün değerleneceğini hatta eskiyeceğini
ve gerilerde kalacağını neden düşünmeyelim?
(…)
Batı edebiyatında arka arkaya gelen edebî mektepler, bu yeniliklerin hakikatte, eskilerin yeni terkipleri
olduğunu düşündürür. Klasik mektebe romantizm bir tepki olur. Onu realizm takip eder. Romantizme
karşı çıkan realizm, böylece temelde klasik mektebe yaklaşır. Realizme tepki olan sembolizm de bir
evvelki mektep olan romantizmle benzerlik gösterir. Böylece yenilikler, esasların değil, terkiplerin de-
ğişmesinden ibaret olur.
Bizim edebiyatımızda, yeni şiir adı verilen edebî akım, yani Orhan Veli ve arkadaşlarının getirdiği tarz
üzerinden kırk sene geçti, çoktan eskidi bile. Onun üstüne yine yenilik iddiasıyla ikinci, üçüncü kuşak-
lar geldi. Biraz daha geriye gidelim: Edebiyat-ı Cedide yani Servet-i Fünun’un kuruluşunun üzerinden
yüz yıl geçmek üzere. O Edebiyat-ı Cedide ki yenilik edebiyatı demekti. Halbuki asıl edebiyat-ı cedide
diye ondan önceki Tanzimat Edebiyatı devresine denmişti. Servet-i Fünun’un ortaya çıkması üzerine de
“yeni edebiyat-ı cedide” gibi alaylı bir isim koymuşlardı. Kısacası hepsi yeni idiler ve hepsi eski oldular.
Bu bize neyi gösterir? Güzel sanatlarda, edebiyatta değer ölçümüz hiçbir zaman eski veya yeni olmama-
lıdır. Bu ölçü bizi, sanat eserlerini değerlendirmede yanıltır. Bununla beraber her yenilik hareketinin,
kendinden öncekini küçümseyişini, tenkit edişini de hoş karşılayalım. Yeni veya eski, ne olursa olsun,
edebî bir esere, onda güzeli ve büyük beşerî değerleri arayan zihniyetle yaklaşalım.
Orhan Okay, Sanat ve Edebiyat Yazıları
Kelime Dağarcığı:
dem: Zaman, çağ. doktrin: Öğreti. hususiyet: Özellik. icap: Gerek, gereklik, ister, lüzum. mütemadiyen: Ara vermeden,
sürekli olarak, mütemadi. şube: Kol. tenkit: Eleştirme, eleştiri. terkip: Birleşim, birleştirme, bir araya getirme. tezahür: Be-
lirme, görünme, gözükme, ortaya çıkma, oluşma. zihniyet: Anlayış.
41