Page 104 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 104
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 50
2. ÜNİTE > Hikâye Kazanım A.2.12: Metinde edebiyat, sanat ve fikir akımlarının/anlayışlarının yansımasını değerlendirir.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Yeni Bir Akım 25 dk.
Amacı Yazarın etkilendiği fikir ve sanat anlayışını kavrayıp ona karşıt olabilecek bir edebî akımın özelliklerini sıralaya- Bireysel
bilme.
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Yenik
İşte yağmur yağmağa başladı en sonunda. Gök, iki üç gündür sıkıştırılmış gibiydi. Mavi bir fayans gibi.
En sonunda patladı. Patladı. Damlalar evlerin üzerine, denizin üzerine, gemilerin, kayıkların, yolların,
asfaltların üzerine yağıyor. Deniz, yağmur yüzünden durmadan çimdikleniyor. En umulmadık yerlere
bir ıslaklık bulaşıyor.
Sanki ne diye gelip böyle yolun ortasına durdum? Ne bekliyordum? Hiçbir şey. Bu azdır. Yok. Sürünün
dışında kalanı kurtlar kapıyor. Dişleri parıl parıl tornada sivriltilmiş kurtlar. Kurtlar bir yana. Ya ben
sürünün dışında kalmak istiyorsam? Korkmak değil bu. Sert bir sevinç. Ne diye, böyle yolun ortasında
durdum? Liman gittikçe grileşiyor ve sıkışıyor yağmur altında. Gemiler birer siyah leke. Çan sesleri.
Bir motor burnunu akıntıya çevirdi. Damlalar tıp tıp başıma vuruyor.
Doğrusunu söyleyeyim mi: “Hem sizlere açılmayıp kimlere açılacağım” müthiş sıkılıyorum. Her şey
bir parça daha bu sıkıntıma katılıyor. Büyüyor, büyüyor, öyle şeyler oluyor ki, bir de bakıyorum: Yüre-
ğim sıkışmış, ellerim böğrümde kalakalmışım. Ya da fosforlu bir havada yüzüyormuşum gibi. O zaman
(büyük bir zamandır o,) çocukça bir hileye sapıyorum. Kızıyorum, bağırıp çağırıyorum. Bayağı kırıcı
dökücü oluyorum. Ama bu da hiçbir sonuç vermiyor. Veremez de. Daha fazla ne diye anlatayım. An-
lamışsanız iyi. Anlamadınızsa umurumda bile değil.
(…)
Bir rıhtımda durdum. Denizi gözlemeğe başladım. Bulutlar iyice inmişti. Bir gemi demir alıyor. De-
mirin ucuna yosunlar takılmış. Çamurlu yosunlar. Çıkmakta zorluk çekiyor. Nereye gidiyor bu gemi?
Kim bilir? Arkamda bir ayak sesi duyuyorum. Dönüp baktım. Uzun boylu bir adam yavaşça yaklaştı.
Parmaklarının ucuyla yere basıyordu. Yüzü uzundu. Aşağıdan yukarı çekilmiş gibi.
“Sen Ömer misin?” dedi.
Kendi kendime sordum: Ben Ömer miyim?
“Hayır.”
“Sen Ömer’sin.” dedi bu sefer üstüne basa basa.
“Yok değilim.” dedim.
“Hayır hayır, sen Ömer’sin. Numara yapma.” dedi.
“Vallahi billahi ben Ömer değilim.” dedim.
“Ulan Ömer ne adamsın deyip kucakladı bu sefer beni. Ses çıkarmadım. Meğer ben Ömer’mişim. Es-
kiden şoförmüşüm. O da bilmem nerede tamirciymiş. O, artık uslanmış. Ev-bark sahibi olmuş. Sonra
kalktık o adamla Boğaz’a gittik. Sanki ben Ömer’mişim. Hem ne önemi var? Ha Ömer olmuşum, ha
başka biri. Maksat gönüller şen olsun. Ama için için, acaba sahiden Ömer miyim? diye düşünüyorum.
(…)
Orhan Duru
103