Page 108 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 108
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12 52
2. ÜNİTE > Hikâye Kazanım A.2.13: Metni yorumlar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi İnci Kefali 25 dk.
Amacı Metinle ilgili açık ve örtük iletileri; metinle ilgili tespitlerini, eleştirilerini, güncellemelerini ve beğenisini metni Bireysel
dayanak göstererek ifade edebilme.
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Elif
(…)
Evlenecek, hem de Mehmet Ali ile evlenecek diye çok sevinmiş olmalılar.
(…)
Davullar öğleden beri vuruyor. Gün cumartesi. Cuma sabahı giderken, tez gelirim, eğlenmem, dedi
ya dönmedi. (…) İki saatlik yol alt yanı. Köyde düğünü tutulmuş adamı niye koyuvermezler ki? Ama
elbet gelecek artık.
(…)
Pazartesi ve salı. Bir şey yemedi. Birkaç bardak süt içirdiler zorla. Saçlarımı çözmeyeceğim, diye dü-
şündü bir ara. Çünkü uzun da sürse Mehmet Ali gelebilir. Elleri oturduğu döşeğin örtüsüne sımsıkı
yapışmış, buruşup kirlenmiş gelinliği içinde solgun ve yitik bekledi. Şimdi, biraz sonra, akşama, yarın
sabah... Gözleri kocaman iki çukurdu bitkin yüzünde. Duvarın beyazından koparamıyordu onları.
Orada gördükleri durmadan değişiyor, çevresindeki her fısıltı resim olup duvara yansıyordu.
Güneş göz alıyor, kör ediyor. Her şey beyaz ve yeşil. Pıtrak gibi beyaz dökmüş bir tarlaya serpilmiş
insanlar, oradan oraya akan renkli bir gidiş geliş. Derken kalın bir fırçayla karaya boyanıyor her şey.
Duvarın orta yerinden bir kara kalın çizgi fışkırıyor yukarı doğru. Çoğalıyor, çatallanıyor, eylül güne-
şine kara sarı lekeler serpiyor. Kan rengi benekler dökülüyor oraya buraya. Bütün bunlar yeryüzünün
herhangi bir yerindeki bir kentte, kendi düğünün yapıldığı köyün iki saat uzağındaki bir yerde olup
bitiyor. Yoksa Mehmet Ali de o kara lekenin dibine düşmüş kırmızı bir nokta mı?
Çok sonra, bitti artık, diye düşündü Elif. Gelinliğini çıkarıp saçlarını çözdü. Avluya çıktı. Dingin bir
öyle sonuydu. Bunu ayrımsadı ve zamanın kendisine geri döndüğünü duydu. Mehmet Ali'nin tutkulu,
parlak, gururlu gözleri dağılıp dağılıp yeniden beliriyordu durgun bir suyun yüzünde. Mehmet Ali
gitmişti, yoktu.
(…)
Sonra güneş çok uzak bir köşesine çekilip gitmişti göğün. Her şey çok uzak, ulaşılmaz yerlere gitmişti.
Günü dinledi. Bir kurt bir ağacı kemiriyordu. Davulları sustursalar artık, dedi. Mehmet Ali gelmedi
çünkü. Rahatça düşündü bunu. Hiçbir umut kırıntısı olmadan içinde. Hiçbir şey beklemeden. O za-
man sızısını azaltabileceğini sezdi.
Toprağın coşkun, verimli kokusunu duydu. Yaşamı yeniden yakalayıp tutmak için zaman gerekecekti.
Bir şaşkınlık kalacaktı geriye. Acılar dibe çökecekti. Anılar kalacaktı. Bir düğünden, bir seviden, bir
türküden, bir yaz gecesinden… Güneşli bir bahçeden… Durgun bir suyun ağaçlarla dolu aynasından…
Dayanacağım, diye düşündü. Uzun da olsa alışmak… Boyun eğme değildi ki hem bu, zorunlu bir ka-
tılma, gerçeğin ta kendisiydi. İşte şu erik ağacı bir ay sonra çiçek açacaktı. Şimdi bir kurt kemiriyordu
gövdesini onun içini kemirir gibi aynı, ama doğanın dirimi alt edecekti onu. Yeniden bahar gelecek ve
her şey çiçek açacaktı erikle birlikte. Belki biraz kırgın, biraz soluk, cılız... Olsun. Bahar gelecekti ya...
İnci Aral
Kelime Dağarcığı
dirim: Yaşam.
107