Page 224 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 224

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12          110

             4. ÜNİTE > Roman  Kazanım A.2.13: Metni yorumlar.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                        Anlatıcı ve Yorum                              25 dk.
             Amacı      Metni değişik yönlerden yorumlayabilme. Metindeki açık ve örtük iletileri, metinle ilgili tespitleri, eleştirileri,   Bireysel
                        beğeniyi ifade edebilme.


               Yönerge  Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

                                                     Devlet Ana
             (…)
             Osman Bey, âdeti olduğu üzere kısadan giderek Selçuk sultanlığının neden yalnız seksen yıl rahat
             ettiğini, yüz elli yıldan beri niçin can çekişmekten kurtulamadığını anlattı. Toprağın ikta düzeni bo-
             zulduğu için devletin vergiden, haraçtan bir şey umamayacağını, köylerin dağılıp köylünün eşkıyalığa
             çıktığını, şimdiki Sultan Giyasüddin Keyhüsrev'i indirip yerine oturtmakla hiçbir şeyin değişmeye-
             ceğini, batmış köylerin kısa zamanda kalkınamayacağını, kalkınamayınca da, Cimri'yle Karamanoğ-
             lu'nun başına gelenlerden hiç kimsenin kurtulamayacağını söyledi. Bir ülke nasıl ele geçirilir, nasıl elde
             tutulur, bilmeyenlere, bu işlerin neden kolay geldiğini, utangaç bir gülümsemeyle açıkladı.
             – Evet şeyhim, Konya'nın taht şehri olması için, Basra'ya kadar Irak'ı, Sudan'a kadar Mısır'ı Anadolu'ya
             katması gerektir. Ayrıca İstanbul'un su yolunu ele geçirip Marmara çevresiyle Balkanların verimli top-
             raklarını da, sınırları içine alması gerektir!
             Edebâli "bazı işlerin bilmeyenlere kolay geldiği" suçlamasıyla sersemlemiş, deminden beri küçümse-
             diği Osman'ın, bu zamana kadar gördüğü çeşitli insanlardan hiçbirine benzemediğini, birdenbire fark
             ederek telaşlanmıştı. Hayır, babası Ertuğrul Bey'den de başkaydı bu Türkmen delikanlısı, belli ki, kolay
             çekilip çevrileceklerden değildi. Bunca yıllık insan tanıma tecrübesiyle bunu şimdiye kadar nasıl olup
             da fark edemediğine şaşıyor, kendisine karşı olan güveni sarsılıyordu.
             (…)
             Osman Bey, Edebâli'nin iyice şaşalayacağını bildiğinden, şeyhle yalnız konuşmak istemişti. Niyeti iler-
             de kullanacağı önemli bir yardımcının halk üzerindeki büyük etkisini zedelemeden, kendisine tepe-
             den bakmasını, tecrübesiz sayarak her işte öğüt vermeye kalkmasını, şimdiden önleyip ilerde faydasız
             çekişmelere meydan vermemekti.
             Bugünü, çok önceden düşünmüş, suyu baştan kesmeye, böylece, babasının arkadaşlarıyla ayrı ayrı
             uğraşmaktan kurtulmaya karar vermişti. Baş olayım diyenler, çevresindekilerin hepsinden daha akıllı,
             daha bilgili, daha cesur, hatta daha korkak bile olmak zorundaydılar. Buradaki akıl, buradaki bilgi, her
             anda, her durumda işe yararlığı bakımından değerlendirilmeliydi. Baş, çevresindekilerin hepsinden
             daha sezgili de olmalıydı. Ayrıca bir işe ya hiç girişmemeli, girişti mi de, duraklama göstermeden,
             koparana kadar çabalamalıydı.
             (…)
             Şeyh Edebâli, bir şey söyleyecekmiş gibi yekindiyse de, yutkunarak geri durdu.
             Osman Bey bir zaman saygıyla bekledi. Yaşlı adamı daha çok bunaltmayı uygun görmemişti. Şeyh bir
             şey demeyince, sanki çok yararlı öğütler almış da teşekkür ediyormuş gibi sesini yumuşattı:
             – Evet şeyhim, ferah olun! Ben bu işin her yönünü ölçüp biçtim, nerden girip nerden çıkacağımı he-
             saba vurdum. Dayanağım sizlersiniz! Babamın savaş yoldaşları... Uğraşta yenici, barışta düzen tutucu-
             lar... Çoktandır şeyhim, şunları hiç aklımdan çıkaramamaktayım: Batıya yöneleceğiz!
             (…)
             İnsanlar arasında, din, soy, varlık bakımından hiçbir üstünlük tanımayacağız. Günbatının 'Karanlık
             Dünyası,' karanlığını yüzyıllardan beri, sınırımıza sürmekte, bizi boğmaya çabalamaktadır. Yolunu
             kesene kuduz it gibi saldıracaktır. Bu sebeple yükleneceğimiz iş ağırdır. Gireceğimiz geçit derindir.
             Bu kancık karanlığa karşı diri durmak gerektir. Savaşta düşmandan habersizlik körlüktür. Aldığın ha-
             berleri, ulaştır hiç gecikmeden... Ahilerin bizi arkalasın! "Gerekirse para veririz" dedin! Sağol! Gelir
             isterim, aldığımı öderim! Yüreğimizdekini söyledik! Doğruda bizi arkala! Yanılırsak yakamıza yapış!..
             Yavaşça uzanıp eline yapıştı!.. Edebâli, kalkacakken, iki dizi üstüne gelip kendisini toplamıştı. Osman
             Bey'i omuzlarından tutup alnından öptü.
             (…)
                                                                                         Kemal Tahir


                                                                                                   223
   219   220   221   222   223   224   225   226   227   228   229