Page 66 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 66

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12            31

             2. ÜNİTE > Hikâye  Kazanım A.2.2: Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönem ile ilişkisini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                    Hikâyecilikte Dergilerin Rolü                      25 dk.
             Amacı      Hikâye türünün gelişmesinde yayın organlarının nasıl bir etkiye sahip olabileceğini kavrayabilme.  Bireysel



               Yönerge  Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)


                                                  Sizi Görmeliydim

             (…)

             Biliyor musunuz müzik için fazla şansım olmadı. Klasik müzik başlar başlamaz kapatılan radyoların
             yanında büyüdüm. Lisede iken bir müzik dersinde hoca klasik bir parça dinlettirmeye kalkmıştı, öğ-
             rencilere. Hatırlayabiliyorsam öyküsü şöyle idi: Bir Sezar, seferdeyken tahtına el konduğunu öğrenir.
             Hırsla geri döner. Bir tepeden Roma görünür. Orada konaklar. Karanlık. Gün ağarınca saldırır.

             Tabi plağı sonuna kadar dinlettirmediler. Ve hatırlamıyorum, bir ara nedense gürültü yapılmadı…
             Sezar geri dönüyordu. Sanıyorum ben de, dişlerimi sıkmış, şiddetle nefes alarak, onunla birlikte, aynı
             savaş arabasında, belki de onunla aynı hacmi kaplayarak Roma’ya dönüyorduk. Atın sağrısında işleyen
             adelelerden birinde müzik hocasının gözlüklü yanıp sönen çehresi. Koşuyorduk Roma’ya, hırsla ve o
             durumda insanın arkasında sürüklediği büyük ordu umurunda olmuyor. İçimizdeki öfke ve kalleşliğe
             uğramış olma acısı tek başına Roma’yı yeniden ele geçirmeye yeterli görünmüyor… Önümüzde son bir
             tepe kalmıştı, üzerine geldiğimiz an Roma görünecekti. O anda içimizi kasırga gibi dağıtan korkuyu
             anlatamam.

             Ya Roma yoksa!.. O mutlaka orada olacak olan Roma yerinde yoksa ne yapardık? Yıldırım hızıyla,
             savaş arzusuna, öfkeye, yırtıcılığa ve melankoliye dönüşen o azgın güç, tepeye çıktığında Roma’yı gör-
             meseydi birdenbire paramparça olmaz mıydık? Fakat Roma oradaydı.
             Gece bastırdığı için ya da savaş kurallarına uymak için konaklanmadı bütün gece o tepede. Tersine,
             Roma’yı gören Sezar’ın onu idrak etmesi o kadar uzun sürdü.
             Bu yüzden konaklamayı anlatan bölümde tanımadığım bir sessizlik vardı.

             Böylece bir dostum oldu. Onu keşfetmiştim. İçimdeydi ama onu zorlamadım. Sadece korudum. Bu
             çok uzun sürdü. Sabırlı, kıskanç fakat bazen de hiç seçme yapmayan dostumun yaşlandığını hisseder-
             dim. Sonra birden iki yıl süreyle bir teybim oldu. Sekiz saat süren bir bandda yalnızca Wagner doluy-
             du. Bir diğerinde yine Wagner, Brukner, Çaykovski, Betoven, Brahms… Bunlar aslında bana ömrümce
             yeterdi. Çünkü müzik bilgisi ve çeşit istemiyordum. Buna hazır olmadığım gibi hevesli de değildim.

             Zamanla içimin iyi tanıdığı parçaları müziksiz kalınca kendi kendime dinlemeyi öğrendim. Yolda gi-
             derken alnımı yukarıya kaldırır, gözlerimi biraz kısar ve dinlemeye başlardım.

             Asıllarını dinlemeye dinlemeye bu yeteneği kaybettim.
             YAZMAYA başlamadan birkaç gün önce karışık, sinir bozucu sesler işitmeye başlıyorum. Orkestranın
             konserden önce günlerce süren bir akort faslını düşünün. Yazmaya başlayınca müzik belirir. Fonda.
             (…)


                                                                                       Cahit Zarifoğlu







                                                                                                    65
   61   62   63   64   65   66   67   68   69   70   71