Page 88 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 88

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12            42

             2. ÜNİTE > Hikâye  Kazanım A.2.8: Metinde anlatıcı ve bakış açısının işlevini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                       Hikâye Anlatıyorum                              25 dk.
             Amacı      Metindeki anlatıcı ve bakış açısının metnin anlatımına katkısını tespit edebilme.  Bireysel


               Yönerge  Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)


                                                   Bizans Definesi

             Ama nasıl heyecan ve umut içinde günlerce didinir dururduk! Ara sıra hatırlıyorum; büyük ağabeyi-
             min elinde kazma, ortancada kürek, küçüğünde sönük bir gaz lambası, onlar önden ben birkaç adım
             geriden o korkunç mağaradan içeri giriverirdik. Önce ağabeylerim biraz aralarında konuşurlar, lâmba-
             nın ışığını karanlık içinde bir gezdirirlerdi. Böcekler, akrepler, örümcekler ve daha bir sürü garip şekilli
             haşarat aydınlıktan korkup kaçardı. Mağaranın içi bir dehlize benzer, etrafta birtakım acayip şeyler
             varmış gibi görünür, durmadan tepeden damla damla su sızar, yer daima ıslak olurdu.
             (…)

             Sur dibindeki mağara bana korku verirdi. Gündüzleri yalnız başıma kapısından bile bakmak beni ür-
             kütürdü. İçerisi daima karanlıkla, rutubetle bir sürü bitip tükenmeyen çıtırtılarla dolu olurdu.  Geceleri
             ise bahçeye çıkmak imkânsızdı. Bizans’tan kalma bu surların altında neler olmuş, neler geçmişti! Ba-
             bam çok defa  bu surların hikâyesini alayı, şakayı, mübâlağayı, seven güleryüzlü hâliyle anlatır, bizleri
             heyecandan heyecana sürükler, sonra: “Biz de vaktiyle bu mağaradaki defineyi çok aradık. Hele bîçare
             Nihat Bey amcanın ömrü bu define peşinde geçti.” der, bizi sıcak hayallere, bir Binbir Gece Masalına
             doğru götürürdü.
             (…)

             Ailemiz kaç nesil boyunca bu defineyi aramış! En korkak olanlar bile kazma küreği sırtlayıp, insana
             ürperti veren mağarayı altüst etmişler. Ara sıra bir şeyler bulmuş, ev halkını heyecana düşürmüşler
             ama, netice daima sır olmuş.
             (…)

             Babam o zamana kadar gerçekten bir define var sanırmış, fakat amca oğlunun  yıllar yılı süren gayreti-
             nin neticesiz kalmasından sonra  bu masalı aklından çıkarmış, unutmuş gitmiş…

             Ne oldu bilmiyorum, bir gün komşulardan biri, mağaranın tekin olmadığını, gece yarıları oradan ses-
             ler geldiğini, söylemişti. Belki bunları bizi korkutmak için uydurmuştu. Babam hemen bunu duyar
             duymaz bir masal yaratıvermişti: sözde o hazine ile bir Bizans prensesi de oraya gömülüymüş; film-
             lerdeki gibi babasının düşmanı olan bir adamı sevmiş diye o prensese  bu cezayı vermişler, onu bütün
             servetiyle birlikte oraya gömmüşler… Bunu babam öteden beri bilirmiş, bizi korkutmamak için söy-
             lemezmiş…
             (…)
             Uzun zaman mağaraya yaklaşmaktan korktuk. En cesurumuz olan küçük ağabeyim bile geceleri su
             çekmek, kömür taşımak için bahçeye adım atmaz oldu.  Ama gün geçtikçe  bu çekingenlik ve ürkme
             duyguları hafifledi, eski ümit ve  hayaller kat kat artmaya başladı.  Yeniden  mağarada Bizans prensesini
             ve hazinesini, o sıralarda oynayan esrarengiz bir filmdeki gibi heyecan ve korkuya rağmen aramaya
             koyulduk.
             (…)
                                                                                         Oktay Akbal




                                                                                                    87
   83   84   85   86   87   88   89   90   91   92   93