Page 28 - Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi | 5.Ünite
P. 28

Kök hücre, bir canlının vücudunda çok uzun süre       ORGAN NAKİLLERİ
                bölünmeye  devam  ederek  çoğalabilen  ve  gerekti-
                ğinde değişik doku hücrelerine dönüşebilen hücre-
                lere verilen addır. Kök hücre çalışmaları 1960’larda   1966: Richard Lillehei (Riçırd Liley) ve William
                başlamıştır. 1967’de embriyo hücrelerinin kültür or-  Kelly (Vilyım Keli) tarafından ilk başarılı pankre-
                tamında çoğaltılması ile bu alanda önemli bir adım   as nakli (Minnesota)
                atılmıştır. Kök hücre çalışmaları günümüzde de de-  1967: Thomas Starzl (Tomıs Starl) tarafından
                vam etmektedir.                                 ilk başarılı karaciğer nakli (Pittsburgh)
                  İnsan embriyonik kök hücreleri 1998`de kültüre   1967: Christian Barnard (Kırisçın Bernard) ta-
                edilmiştir. Bu kök hücrelerin gelecekte bazı hastalık-  rafından ilk başarılı kalp nakli (Cape Town, Gü-
                ların  tedavisinde  kullanılabilme  ihtimalinin  artması,   ney Afrika)
                bilim çevrelerinde büyük bir heyecan yaratmıştır. An-  1998: İlk başarılı el nakli (Fransa)
                cak henüz çözümlenememiş etik sorunlar kök hücre   2005: İlk başarılı kısmi yüz nakli (Fransa)
               çalışmaları için ciddi bir direnç oluşturmaktadır.  Etik kurallar embriyonik kök hücre çalışmalarını sınırlayın-
               ca bilim insanları çalışmalarını, yetişkin kök hücreleri üzerine yoğunlaştırmıştır. Yetişkin kök hücre kaynak-
               larının başlıcaları kemik iliği, plasenta ve göbek kordon kanıdır. Ancak son zamanlarda organizmada deri,
               bağırsak epiteli gibi rejenerasyonun fazla olduğu birçok dokudan da kök hücreler elde edilmiştir.
                  Yetişkin bir canlıdan alınan herhangi bir hücrenin DNA’sının kullanılmasıyla o canlının genetik ikizinin
               oluşturulması süreci, kopyalamayı başlatmıştır. Kopyalama çiftçilikte, tıpta, besin olarak protein üretiminde
               ve organ nakli gibi alanlarda uygulanmaktadır. Alzheimer ve parkinson gibi hastalıklarda da hücre bozul-
               malarına karşı iyileştirici kopyalama gerçekleştirilebilir.
                  Başarıyla kopyalanmış ilk canlı olarak tarihe geçen koyun Dolly, 5 Temmuz 1996’da doğmuştur. Dolly,
               bir embriyo yerine yetişkin bir hücreden kopyalanan ilk memelidir. Doğumu açıklandığı andan itibaren
                gündem olmuş; tıbbi, dinî ve felsefi tartışmalara yol aç-
                mıştır. Sonrasında köpek, maymun, domuz gibi onlarca
                hayvan  kopyalanmıştır.  Devamında  insan  kopyalanma-
                sıyla ilgili konular gündeme gelmiştir. Tartışmalar sonucu
                ABD’de insan kopyalamaya dönük çalışmalar yasaklan-
                mıştır. 1999’da ise on dokuz Avrupa ülkesi insanın gene-
                tik olarak kopyalanmasını yasaklayan sözleşmeyi Paris’te
                imzalamıştır.
                  İstanbul  Teknik  Üniversitesinde  TUBİTAK  ve  Devlet
                Planlama  Teşkilatının  destekleriyle  yapılan  çalışmalarla
                2007’de  Oyalı  adı  verilen  klon  kuzu  dünyaya  gelmiştir.
                Oyalı, dünyanın en uzun yaşayan klonlanmış koyunların-
                dan biri olmuştur (Görsel 5.18).                         Görsel 5.18: Kopya koyun Oyalı

                  5.4.4. Sinema Endüstrisinin ve Uluslararası Spor Organizasyonlarının Küresel
                            Ekonomiye Etkisi

                  Küreselleşen  dünyada  sanat  ve  spora  dair  bütün  alanlar  ve  organizasyonlar,  dünya  ekonomisini
               gerek doğrudan gerekse toplumda meydana getirdiği tüketim kültürü ile dolaylı olarak etkilemektedir.
                  Televizyon kanallarının sayısının çoğalmasıyla televizyon programı üretimi de artmıştır. Bu durum
               uluslararası program alışverişindeki artışı da beraberinde getirmiştir. Hollywood stüdyoları Amerika’nın
               yanında diğer ülkelerdeki televizyon istasyonları için de programlar üreterek sektör üzerinde hâkimiyet
               kurmuştur. Sinema endüstrisi de bir yandan televizyonla kurduğu ortaklığı geliştirirken bir yandan da
               videodan yararlanarak kendine yeni bir gelir kaynağı elde etmiştir.
                  1980’lerin başında artmaya başlayan film ihracatı 1990’larla birlikte hız kazanmıştır. Sinema sektörü
               Kuzey Amerika, EMEA (Avrupa, Orta Doğu, Afrika), Asya Pasifik ve Latin Amerika olarak dört bölgeye
               ayrılmıştır. Yaklaşık 90 milyar dolarlık  sektörün neredeyse yarısı Kuzey Amerika bölgesinde bulunmak-
               tadır. Film ve video endüstrisi  iletişim teknolojilerinde, eğlence ve hizmetlerde, dizi sektöründe yaşanan
               gelişmelerle önemli ilerlemeler  göstermiştir.
                  Hollywood filmleri; insanların hayata bakış açılarında, gelenek ve göreneklerinde, davranış ve ilişki
               biçimlerinde etkili olduğu gibi bireylerin tüketim alışkanlıklarını da körüklemektedir. Bu filmler, insanların


                                                           244
   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33