Page 25 - Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi | 5.Ünite
P. 25

naklarını geliştirme projelerini hayata geçirmesiyle ilişkiler bozulmuş ve su sorunu bölgenin gündemine
               yerleşmiştir. 1960'tan sonra Türkiye ve Suriye, Fırat-Dicle sularının enerji ve sulama amacıyla kulla-
               nımını olanaklı kılacak projeler geliştirmeye başlamışlardır. Türkiye'deki Güneydoğu Anadolu Projesi
               (GAP) ve Suriye'deki Fırat Vadisi Projesi, bu amaçla geliştirilen önemli projelerdir.  Irak da aynı dönemde
               sulamaya dair yeni projeleri olduğunu bildirmiştir.
                  Fırat ve Dicle nehirleri için Türkiye’nin görüşü ile Suriye ve Irak’ın görüşleri farklıdır.  Türkiye Fırat ve
               Dicle nehirlerini sınır aşan akarsular, Suriye ile Irak da uluslararası akarsular olarak değerlendirmektedir.
               Türkiye'ye göre suya kaynaklık eden ülke ile suyun aktığı ülkeler arasında eşit egemenlik ve eşit payla-
               şım hakkı söz konusu değildir. Türkiye, Dicle ve Fırat’ın kendi sınırları içinde kalan kısımları üzerinde is-
               tediği şekilde faydalanma hakkına sahiptir. Dicle ve Fırat nehirleri üzerinde kuracağı tesisler ile bunların
               önceliklerine Türkiye’nin kendisi karar verir. Türkiye, suyun daha iyi kontrolü ve kullanımı için hazırladığı
               planda Dicle ve Fırat nehirlerini tek bir havza olarak değerlendirir. Bu plana göre bölgede Türkiye, Suriye
               ve Irak ortaklaşa belirleyecekleri  havza ile sulanabilir araziyi tespit etmeli, toprak etütlerini yapmalıdır.
               Üç ülke teknik iş birliği ile sulamayı verimli hâle getirmeli, sahip olunan toprağa göre uygun üretimi
               yapmalı, ortaklaşa su kullanma yöntemleri geliştirmelidir. Irak ve Suriye’ye göre Fırat ve Dicle nehirleri
               uluslararası akarsulardır, dolayısıyla Türkiye bu nehirler üzerinde egemenlik hakkına sahip değildir. Bu
               sular, uluslararası hukukun öngördüğü esaslar çerçevesinde üç ülke arasında yapılacak bir anlaşma ile
               adil bir şekilde paylaştırılmalıdır. Fırat ve Dicle nehirleri tek bir su sistemi veya müşterek bir havza olarak
               mütalaa edilmemeli, görüşmelerde ayrı ayrı ele alınmalıdır.
                  Türkiye, Orta Doğu ülkeleri ile bazı projeler gerçekleştirerek Orta Doğu’ya su sağlamayı amaçlamış-
               tır. Turgut Özal’ın 1986’da GAP'tan da kaynaklanan siyasi baskıları azaltmak ve Orta Doğu’ya su taşı-
               mak için önerdiği ilk proje Barış Suyu Projesi'dir. Bu projeyle Seyhan ve Ceyhan havzalarının sularının
               bir dizi baraj, tünel ve boru hatları aracılığıyla Orta Doğu ülkelerinin kullanımına sunulması planlanmıştır.
               Projenin iki bölümden oluşması tasarlanmıştır. Batı ucu Suriye, İsrail, Filistin ve Ürdün’den geçerek
               Cidde'ye ulaşacak ve 2650 km uzunluğa sahip olacaktır. Toplam maliyetin 8,5 milyar doları bulacağı
               hesaplanmıştır. Doğu ucu Suriye'den ayrılarak Körfez ülkelerine, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap
               Emirlikleri’ne ulaşacak ve 3900 km uzunluğa sahip olacaktır. Toplam maliyetin 12 milyar dolar olacağı
               hesaplanmıştır. Barış Suyu Projesi, tamamlandığında dünyanın en büyük su taşıma projesi unvanını
               kazanacaktı.  Fakat Orta Doğu’daki siyasi çekişmeler, Arap-İsrail çatışması, ülkeler arası siyasi güven-
               sizlik gibi nedenlerden dolayı proje rafa kaldırılmıştır. 1993'ün sonlarına doğru İsrail ile Filistin Devleti
               arasında gizli görüşmeler yapıldığı ve çeşitli konularda ilerlemeler kaydedildiği ortaya çıkınca bölgeye
               dışarıdan su getirilmesinin önündeki siyasal engellerin kalkabileceği düşüncesi ile Küçük Barış Suyu
               Projesi fikri ortaya atılmıştır.



                                                       TARTIŞALIM

                      Orta Doğu’da su,  geçmişten günümüze süregelen birçok çatışmanın ve savaş atmosferinin
                   örtülü nedenidir. Orta Doğu’da kısıtlı olan su kaynaklarını yönetmek ve denetlemek bölgenin
                   ekonomi politikalarının anahtarını elinde tutmakla eş değer bir öneme sahiptir. Birleşmiş Millet-
                   lerin 2006’da hazırladığı Su Raporu’nda, Türkiye’nin 2025’te su sıkıntısı çekeceği ve 2040’ta
                   elindeki su rezervleri yüzünden savaşa maruz kalacağı ifade edilmiştir. Bu durum göstermekte-
                   dir ki Orta Doğu’nun en önemli su kaynaklarına sahip Türkiye  sürekli bir tehdit altındadır. Böl-
                   gede Dicle ve Fırat’ın dışında stratejik öneme sahip bölgelerden biri de Golan Tepeleri’dir. İsrail,
                   Lübnan ve Suriye arasında çok ciddi anlaşmazlıklara neden olan Golan Tepeleri’nin en büyük
                   stratejik önemi su kaynaklarına sahip olmasıdır.
                                                                        Dursun Yıldız, Su’dan Savaşlar, 2010

                      Metinden yola çıkarak Türkiye-Orta Doğu ilişkilerini su bağlamında değerlendiriniz.






                                                           241
   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30