Page 22 - Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi | 5.Ünite
P. 22
de FKÖ’yü tanıyan ve İsrail’in diğer bölge devletleri tarafından tanınmasını isteyen AB, bölgede İsrail’i
suçlamamaya dikkat etmiştir. AB, Araplardan yana net bir tavır ortaya koymamış ve ABD’ye göre daha
dengeli bir politika izlemiştir. 1987’deki İntifadaya İsrail’in sert tepki vermesini kınamış ve uluslararası
hukuka ve insan hakları ilkelerine uymasını istemiştir.
Kudüs sorunuyla ilgili gerek BM’de gerekse uluslararası hukukta çok sayıda karar alınmıştır. Buna
rağmen İsrail’in şehirdeki yerleşim yerlerini ve buralara yerleşen İsraillilerin sayılarını artırma, şehrin dinî
mekânlarını tahrip etme, şehirdeki Filistinlileri temel haklarından mahrum bırakma gibi politikalarından
vazgeçmemesi, çözüme ulaşmayı engellemiştir.
5.3.2. 1990 ve 2003 Körfez Savaşları
Irak-İran Savaşı’nın sona er-
mesinden kısa bir süre sonra Irak
Devlet Başkanı Saddam Hüseyin,
petrol gelirlerinden istifade etmek
için 1990’da Kuveyt’i işgal etti.
Körfez Savaşı olarak adlandırı-
lan bu savaş, dünyanın yeniden
yapılanmasının ilk aşaması oldu.
Uluslararası kamuoyunun Irak’ın
Kuveyt’ten çekilmesi yönündeki
talepleri karşılık bulmayınca BM
Güvenlik Konseyi, Irak’ta ulusla-
rarası barış ve güvenliğin sağlan-
ması konusunda kuvvet kullanı-
mına dair karar çıkarttı. Bu karar Görsel 5.15: 1990 Körfez Savaşı’nda güç,
çerçevesinde ABD liderliğindeki bombardıman ve gözyaşı
koalisyon güçleri, Irak’ı Kuveyt’ten çıkarmak için Irak’a müdahalede bulundu. (Görsel 5.15) Bu müdaha-
ledeki esas hedef petrolün Batı’ya akışının sorunsuz bir şekilde sağlanmasıydı. Çöl Fırtınası operasyo-
nu adı da verilen Körfez Savaşı, 17 Ocak 1991’de başladı. 2 Mart 1991’de sona eren savaş ile Kuveyt’in
egemenliği yeniden tesis edildi.
Savaş sonrası Irak’a ekonomik ve askerî yaptırımlar öngörüldü. ABD, Irak’ın sahip olduğu petrol kay-
naklarının Irak tarafından değil BM’nin denetiminde olması gerektiğini savunuyordu. Irak yaptırımlara
riayet etmediği için 1993, 1996, 1998 ve 2001 yıllarında Irak’a askerî müdahalelerde bulunuldu. ABD,
1998’de Çöl Tilkisi operasyonuyla Irak’ta rejimi değiştirme siyasetini takip etmeye başladı.
Irak, Körfez Savaşı ile büyük bir yenilgiye uğratılarak bölgede ön plana çıkmak isteyen diğer devlet-
lere de gözdağı verilmiştir. Amerika, Orta Doğu’da özellikle petrol kaynağı olan Basra Körfezi’nde tam
ve tartışmasız bir kontrol kurmuştur. Ayrıca ABD’nin belirlediği ilkelerle Orta Doğu’da yeni bir yapılanma
başlamıştır.
ABD, 11 Eylül saldırıları sonrası dış politikasında kendi egemenliğine rakip olabilecek güçleri engel-
lemeyi ve uluslararası sisteme mutlak hâkimiyetini kabullendirmeyi esas almıştır. 11 Eylül sonrasında
ABD’nin Orta Doğu ve Afrika’ya yönelik politikalarının merkezinde enerji kaynaklarına hâkim olma dü-
şüncesi vardır. Irak işgali sonrası Amerikan petrol şirketlerinin büyük kârlar elde etmesi ve müzelerle
millî arşivlerin yağmalanmasına göz yumup Petrol Bakanlığını koruma altına alması bu durumun en
önemli kanıtları olmuştur.
ABD, Irak işgalini haklı göstermek için Saddam Hüseyin’in kitle imha silahları (KİS) ürettiği, El Kaide’nin
Irak’ta mevzilendiği ve Irak’ın BM kararlarına uymadığı gibi gerekçeler öne sürmüştür. Irak’ın elindeki kitle
imha silahlarının ABD’nin ulusal güvenliğini tehdit ettiğini savunmuştur. ABD, Birleşmiş Milletlerin kitle imha
silahları olmadığı yönündeki raporuna rağmen Mart 2003’te Irak’ı işgal etmiştir. İşgal sonrası ülkede kitle
imha silahları bulunamaması, işgalin nedenlerini sorgulanır hâle getirmiştir.
238