Page 54 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 54

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11             13

             9. ÜNİTE: Mülakat  / Röportaj
             Konu          Cumhuriyet Dönemi’nden Bir Mülakat Örneği                          40 + 40 dk.
             Kazanımlar    A.4. 2. Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönemle ilişkisini belirler.
                           A.4. 3. Metin ile metnin konusu, amacı ve hedef kitlesi arasında ilişki kurar.
                           A.4. 4. Metnin ana düşüncesi ve yardımcı düşüncelerini belirler.
                           A.4. 5. Metindeki anlatım biçimlerini, düşünceyi geliştirme yolları ve bunların işlevlerini belirler.
                           A.4. 7. Metnin üslup özelliklerini belirler.
                           A.4. 10. Metinde yazarın bakış açısını belirler.
                           A.4. 11. Metinde fikrî, felsefi veya siyasi akım, gelenek veya anlayışların yansımalarını değerlendirir.
                           A.4. 12. Metni yorumlar.
                           A.4. 13. Yazar ve metin arasındaki ilişkiyi değerlendirir.
                           A.4. 14. Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
                           A.4. 15. Metinlerden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.


              Yönerge  Aşağıda verilen metni okuyunuz. Soruları metni göz önünde bulundurarak cevaplayınız.
                     (Metnin aslına sadık kalınmıştır.)
                                        A. TURAN OFLAZOĞLU İLE SOHBET
                  - Tiyatroya ilgi duymanızda ailenizin, yetişmenizin rolü oldu mu?
                  - Ailemde tiyatroyla ilgili hiç kimse yoktu. Ancak, çocukluğumda çok düş kurar, büyük çapta olay-
              lar tasarlar, bu olaylara katılan kişileri konuşturur, onlara cevaplar verirdim. Babam, köy imamı Hafız
              Ahmet Fevzi, sabah akşam evde Kur’an okurdu. İlk gördüğüm kitap da Kur’an’dır, ilk okuduğum kitap
              da. Tiyatroya ilgimin ilk tohumu Bünyan’da atıldı. Bünyan’ın yukarı mahallesindeki Kayabaşı denilen
              yere yakın ilkokulda, Yusuf Batur adında eski Rumeli göçmenlerinden bir öğretmenimiz vardı. Yusuf
              Batur, nur içinde yatsın, son derece dikkate değer, kendisinden çok etkilendiğim, çok şey öğrendiğim,
              örnek bir öğretmendi. Bize Karagöz suretleri yapmayı öğretmişti. Kartondan figürler kesip boyayarak
              bezir yağında kızartmayı, bu figürlerle beyaz ambalaj kâğıdından bir perde arkasında Karagöz temsil-
              leri vermeyi ondan öğrenmiş, kasaba halkına birkaç kez Karagöz temsilleri sunmuştum. Elli yıl önce
              verdiğim bu temsillerden bir beyit hâlâ belleğimdedir: “Şem-i bahtım yanmadan şûlelenir perdemiz/Er-
              bâb-ı zarif olana cilvelenir perdemiz” Yusuf Batur Bey, Kurtuluş Savaşı’mızla ilgili müsamerelerde beni
              başrollere de çıkarırdı. Sahneyle ilk temasım da onun sayesinde oldu. Sonra, uzun yıllar tiyatroyla hiç
              karşılaşmadım. İstanbul Üniversitesi’nin Edebiyat Fakültesi’nde felsefe öğrencisiyken, rahmetli hocam
              Prof. Takiyettin Mengüşoğlu, beni bir gün kendi odasında Tanpınar’a tanıttı: “İşte Hamdi, sana sözünü
              ettiğim öğrencim” diyerek. İlk şiirlerimi yazdığımda, yayımlamıyor, birkaç dostuma, bir de Takiyettin
              Bey’e okuyordum; o da çok beğendiğini söylüyordu. Bu şiirlerden bazılarını Tanpınar’a okumamı is-
              tedi hocam. Tanpınar şiirleri dinledikten sonra, “Senin şiirlerinde dramatik bir doku var, sen mutlaka
              tiyatroyu da denemelisin” dedi. Daha sonra ABD’nin Washington Üniversitesi’nde oyun yazarlığı dersi
              veren Grant H. Hedford, beni âdeta zorla oyun yazarı yaptı.
                  - Tiyatroyu/dramayı bir yan uğraş olarak almayan nadir yazarlarımızdansınız. Tiyatronun başka
              türe tahammülü olmadığını mı düşünüyordunuz?
                  - Ben şiirle başladım ve bu sanattan hiç uzaklaşmadım. Zaten tiyatrom da, şiirimin doğal bir
              uzantısıdır; oyunlarımı birer uzun şiir, ama dram şiiri sayar, başkalarınca da öyle görülmesinden hoşla-
              nırım. Şiirsel tiyatro, insan gerçeğini bütün yönleriyle işlemeye, insanla ilgili görüntüyü insana eksiksiz
              sunmaya en elverişli sanattır. Başarılı bir tiyatro metni ise, edebiyatın hasıdır, ustaca yazılmış dram şiiri,
              hele tragedya şiiri, şiir türleri içinde en derin, en yüce olanıdır, insanı en iyi temsil eden şiir türüdür.
              Başka söz sanatlarına gerek duymayacak kadar kapsamlı, etkili, çok sesli, varlığı hareket hâlinde sunan
              eşsiz bir sanattır tiyatro.
                  - Eserlerinizin büyük bir kısmı konularını tarihten alıyor. Bunları yazmak için nasıl bir hazırlık
              yapıyorsunuz?
                  - Tarihe dayalı oyunları yazmadan önce tarih kaynaklarına yöneliyor, bu bilimin bana sağladı-
              ğı bütün belgeleri inceliyor, bu arada gerekli notlar alıyorum. Daha sonra kuluçka dönemi başlıyor.
              Tarihin kişileriyle birlikte yaşıyor, onlarla sevinip onlarla kaygı duyar hâle geliyorum. Derken onlarla
              özdeşlik kuruyor, onlar oluyorum, örneğin Sultan Murat, Kösem Sultan, Topal Recep Paşa oluyorum.



                                                                                                    53
   49   50   51   52   53   54   55   56   57   58   59