Page 179 - Osmanlıca 10 (Tüm Kitap)
P. 179

CEVAP ANAHTARI, SÖZLÜK VE KAYNAKÇA                                       177

            SÖZLÜK





            A                                           bermutat: Alışılagelen biçimde, her za-
            abide: Anıt. Önemi ve değeri çok olan  man olduğu gibi.
            yapıt.                                      beyhude: Yararsız, anlamsız. Boşuna.
            Acem: İranlı. İran ülkesi.                  beynelmilel: Uluslararası.
            açık  hece:  Ünlü  ile  biten  heceler  için   bezeme: Süsleme. Süs, süsleyen şey.
            kullanılır.                                 bi-misl: Benzersiz.
            adȗ (adüv): Düşman.
            agâh: Bilen, bilgili, haberli.
            aheste: Yavaş, ağır.                        C-Ç
            âlâ: İyi, pekiyi.                           cariye: Hizmetçi genç kadın, halayık.
            amal: İşler, işlemler.                      cehil: Bilgisizlik, bilmezlik.
            amel: Bir kimsenin dinin buyruklarını ye-   ceht etmek: Çalışıp çabalamak, uğraş-
            rine getirmek için yaptıkları.              mak.
            anane: Gelenek.                             celal:  Büyüklük,  ululuk.  Öfke,  kızgınlık.
            antropoloji:  İnsanın  yeryüzüne  gelme-    Allah’ın yücelik sıfatı ile tecellisini ifade
            sinden bugüne kadar gelişmesini ince-       eden ismi.
            leyen bilim dalı.                           celi: Açık, aşikâr. Parlak, cilalı.
            arş: İslam inanışına göre göğün en yük-     cem: Toplama, bir araya getirme. Çokluk.
            sek katı.                                   Cenab-ı vacibü’l-vücut: Varlığı zorunlu
            asap: Sinir.                                olan, var olmak için hiçbir sebebe ihti-
            asayiş: Bir yerin düzen ve güvenlik için-   yacı bulunmayan Allah.
            de  bulunması  durumu,  düzenlilik,  gü-
            venlik.                                     cereyan:  Bir  yöne  doğru  akma,  akış,
            ashap: Sahipler. Sahabe.                    akıntı.
            atalet: Tembellik. İşsizlik, işsiz kalma. Boş   cet: Dede, büyük baba, ata.
            durma.                                      cihanşümul: Evrensel.
            ati: Gelecek.                               ciharyâr-ı  güzin:  Hz.  Muhammed’den
            aza: Üye. Vücut parçası, organ.             sonra  halife  olan  Hz.  Ebubekir,  Ömer,
                                                        Osman ve Ali’ye verilen ortak isim, dört

            B                                           halife, hulefa-i raşidin.
            ba’de’t-tenzil: Düşürüldükten sonra.        cihet: Yön, yan, taraf.
            badısaba: Sabah yeli.                       çehre: Yüz.
            baha: Paha, değer, fiyat.                   çeşm: Göz.
            baht:  Gelecekteki  olayları  kaçınılmaz
            bir biçimde belirleyen ilahî iradenin in-   D
            san ve toplum için çizdiği yaşayış biçi-    dağdağa: Gürültü, patırtı, telaş, karma-
            mi, kader, talih.                           karışık durum, sıkıntı.
            bedhah: Başkasının kötülüğünü isteyen,
            kötü yürekli.                               dâhil: İç, içeri. İçinde, ... ile birlikte.
            bedii:  Güzellik  ölçülerine  uyan,  gözü   darbımesel: Atasözü, atalar sözü.
            gönlü okşayan, beğenilen. Estetik.          debdebe: Görkem.
   174   175   176   177   178   179   180   181   182   183   184