Page 181 - Osmanlıca 10 (Tüm Kitap)
P. 181
CEVAP ANAHTARI, SÖZLÜK VE KAYNAKÇA 179
hars: Tarla sürme. Kültür. I-İ
hasıl: Ortaya çıkan, görünen. ıstılah: Terim.
hasılı: Sözün kısası, kısacası. ızdırap: Acı, üzüntü, sıkıntı, keder.
hat: Çizgi. Yazı. Ulaşım sağlayan bir taşı- iane: Yardım.
tın uğradığı yerlerin bütünü, yol. ibaret: Oluşan, meydana gelen.
hattat: Güzel el yazıları yazan ve mesle- icazetname: İzin belgesi, onay belgesi.
ği hattatlık olan kimse. Diploma.
hattatin: Hat sanatkârları, bunu meslek içtinap: Sakınma, çekinme, kaçınma.
olarak seçen kimseler. idadi: Lise derecesindeki okul.
hayâ: Utanma duygusu, utanç, utan- iftihar: Övünme, kıvanma, kıvanç,
ma, sıkılma. övünç.
hayırhah: İyilik dileyen, iyilik isteyen, iyi- iftitah tekbiri: Namaza başlarken söyle-
cil, hayırsever. nen tekbir.
haysiyet: Değer, saygınlık, itibar. ihata: Kuşatma. mec. Kavrayış, anlayış.
haz: Hoşa giden duygulanma, hoşlan- ihsan: İyilik etme, iyi davranma. Bağışla-
ma, zevk. Bir şeyden duyusal veya ma- ma, bağışta bulunma.
nevi sevinç duyma. ihtar: Uyarma, dikkat çekme, uyarı.
hazan: Sonbahar. ihtiva: İçine alma, içinde bulundurma,
hazret: Yüce kabul edilen kimselerin içerme.
adlarının başına saygı, övme, yüceltme ihtizaz: Titreşme, titreşim.
amacıyla getirilen unvan. ihvan: Yakın dostlar, arkadaşlar. Aynı
hemşire: Kız kardeş, bacı. okul veya tarikattan olan kimseler.
hıyanet: Kutsal sayılan şeylere el uzat- ihya: Diriltme, canlandırma. İyilik, lütuf.
ma, kötülük etme veya karşı davran- Uyandırma, canlandırma, tazelik ver-
ma, hainlik, ihanet. me.
hicran: Bir yerden veya bir kimseden ikame: Yerine koyma, yerine kullanma.
ayrılma, ayrılık. ikbal: Baht açıklığı veya yüksek bir ma-
hikmet: Bilgelik, gizli sebep. kama, duruma erişmiş olma durumu.
hilye: Hz. Muhammed’in dış görünüşü- ikrah: Tiksinme, iğrenme. İsteği dışında
nü ve niteliklerini anlatan manzum ve bir şey yaptırma.
mensur eser. imarethane: Yoksullara ve öğrencilere
hissiyat: Duygular, sezişler. yiyecek dağıtmak için kurulmuş hayır
kurumu.
hoşnut: Memnun, kıvançlı. inayet: İyilik, kayra, atıfet, ihsan, lütuf.
husul: Olma, oluş, oluşma, meydana
gelme. iptidai: İlk ile ilgili, ilk derece.
hususi: Özel olarak, özel bir biçimde. irfan: Bilme, anlama, sezme.
hücre: Küçük oda. iskemle: Arkalıksız sandalye.
istif: Eşya veya başka nesnelerin düz-
Hüda: Allah, Tanrı, Cenabıhak. gün bir biçimde üst üste konulmasıyla
hülya: Tatlı düş, hayal. oluşan yığın.
hürmet: Saygı. istifade: Yararlanma.
hüsnühat: Güzel yazı sanatı. istimal: Kullanma.
hüsün: Güzellik. iştiha: Arzu, istek.
hüviyet: Kimlik. iştirak: Ortaklık, ortak olma, paydaşlık.