Page 185 - Osmanlıca 10 (Tüm Kitap)
P. 185
CEVAP ANAHTARI, SÖZLÜK VE KAYNAKÇA 183
tebşir: Müjdeleme, muştulama. V-Y-Z
tecelli: Görünme, belirme. Kader, talih. vaaz: Cami, mescit vb. yerlerde vaizle-
Allah’ın lütfuna kavuşma. rin yaptığı, genellikle öğüt niteliği taşı-
tefekkür: Düşünme, düşünüş. yan dinî konuşma.
tekke: Tarikattan olanların barındıkları, vade: Bir işin yapılması veya bir borcun
ibadet ve tören yaptıkları yer, dergâh. ödenmesi için tanınan süre, mühlet,
telafi: Kötü bir etkiyi veya sonucu başka mehil.
bir etki ile yok etme, karşılama, yerine
koyma. vaka: Olay, hadise.
telif: Kitap yazma. vakfetmek: Mal ve mülkünü satılma-
telin: Lanet okuma, lanetleme, kargı- mak şartıyla bir hayır kurumuna veya
ma. işine bağışlamak.
temenni: Dileme, arzulama, dilek. vakıa: Olgu.
teminat: Güvence. vasıf: Nitelik.
tenasüp: Birbirine uyma, yakışma, arala-
rında uygunluk bulunma, oran, orantı. vecize: Özdeyiş.
tercüman: Çevirmen. vergil: Vermek fiilinin eski emir hali.
terennüm: Güzel ve alçak sesle şarkı vesika: Belge.
söyleme. Anlatma, ifade etme. vesile: Sebep, bahane. Elverişli durum,
terkip: Birleşim, birleştirme, bir araya ge- fırsat.
tirme. Tamlama. Bileşim.
tesir: Etki. yâ Hû: “Ey Allah” anlamında zikir sözü
olarak kullanılır.
teşekkül: Belli bir varlık ve biçim kazan-
ma. yazma: Basım tekniğinin gelişmediği
teşkil: Oluşturma, ortaya çıkarma, mey- dönemlerde elle yazılmış kitap, yazma
dana getirme. nüsha.
tevellüt: İnsanın doğumu, doğduğu za- yegâne: Biricik, tek.
man. yeis: Umutsuzluktan doğan karamsarlık,
tezhip: Yazma kitaplarda, sayfaların üzüntü.
yaldız ve boya ile bezenmesi, yaldızla-
ma. Süsleme, bezeme. zaaf: Düşkünlük.
tıbbiye: Doktor yetiştiren öğretim kurulu- zam: Bir şeyin fiyatını artırma, bindirim.
şu, tıp fakültesi. zem: Bir kimseyi kötüleme, yerme, yer-
tolga: Miğfer. gi.
zembil: Öteberi taşımakta, koymakta
U-Ü kullanılan örme, yassı sepet, meyve se-
ukbâ: Öbür dünya, ahiret. peti.
umumi: Genel. zevküsefa: Eğlenme, eğlence.
unsur: Öge. ziya: Işık.
Ülker: Boğa burcunda yedi yıldızdan
oluşan takım. ziyade: Çok, daha çok, daha fazla.
ümmi: Okuyup yazması olmayan. ziynet: Süs, bezek.
üryan: Çıplak. zümre: Topluluk, takım, grup. Tür, cins.