Page 4 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | 3.Ünite
P. 4

3. Ünite



                                     Metinde Geçen Bazı Kelime ve Kelime Grupları
                âdemiyyet: İnsanlık.                           iânet: Yardım.
                agrâz: Kötü niyetler.                          ikbâl: 1. Baht açıklığı veya yüksek bir makama,
                ahkâm: Hükümler, değer yargıları.                duruma erişmiş olma durumu. 2. İstek, arzu.
                akdâm: Ayaklar.                                ind: Yan, taraf, kat.
                âlâm: Elemler, kederler, acılar.               ittihat: Birleşme, birlik kurma, bir olma.
                âlî: Yüce, ulu, yüksek.                        jeyân: Kükremiş, kükreyen.
                âsâr: Eserler.                                 kerim: Soylu, asil.
                azîmet: Yola çıkma, gitme, gidiş.              kilâb: Köpekler.
                bâb: Kapı.                                     mekîn: Vakarlı, temkinli, güç sahibi kimse.
                batâet: Yavaşlık, ağır davranma.               melâmet: Kınama, ayıplama.
                bî-dâd: 1. Zulüm, işkence. 2. Adaletsiz, zalim.  mezellet: Alçalma, bayağılaşma.
                cân-güdâz: Can eritici, can yakan.             muhammer: Mayalanmış, yoğrulmuş.
                cemâl: Yüz güzelliği.                          muin: Yardımcı.
                cidd ü ictihâd: Ciddiyetle ve gücü yettiği kadar   müberrâ: Temize çıkmış, aklanmış.
                   çalışma.                                    münharif: Uzak, sapmış, ayrılmış.
                civân-merdân: Mert yaradılışlılar, yüce gönül-  müreccah: Yeğ, tercih edilen, üstün tutulan.
                   lüler, yiğitler.                            mürüvvet-mend: 1. İnsanlık sahibi. 2. Cömert,
                denâet: Alçaklık.                                iyiliksever.
                dîdâr: (güzel) Yüz, çehre.                     müstefîd: Yararlanma.
                dûde: Soy.                                     nâzende: 1. Naz eden, nazlanan, nazlı. 2. Sev-
                dûr: Uzak.                                       gili.
                ednâ: Çok aşağı, en alt düzeyde.               nedâmet: Pişmanlık.
                efsûnkâr: Büyülü.                              nusret: 1. Yardım. 2. Üstünlük, başarı. 3. Zafer.
                ehven: Zararı az, en zararsız.                 pür: Dolu.
                ejder: 1. Ejderha. 2. Büyük yılan.             râh: Yol.
                enzâr: Bakışlar.                               recâ vü havf: Ümit ve korku.
                esbâp: Sebepler.                               sahrâ: 1. Kır. 2. Çöl.
                evc-i rif’at: Yüksekliğin tepesi, son noktası.  sâkıt: 1. Düşen, düşmüş. 2. Hükmü kalmamış,
                feyiz: 1. Verimlilik, bereket. 2. İlerleme, kültürel   eski önemini yitirmiş.
                   gelişme, olgunluk. 3. Mutluluk, iç huzuru.  sayyâd: Avcı.
                fütûr: Bezginlik, umutsuzluk, usanç.           sebât-ı pây: Ayak direme.
                hâb: Uyku.                                     ser-â-pâ: Baştan başa.
                hâk: Toprak.                                   setr: Bir şeyi örtme, gizleme.
                hamîr-i mâye: Mayanın hamuru.                  şemşîr: Kılıç.
                hamiyet: Bir insanın yurdunu, ulusunu ve aile-  şîr: Aslan.
                   sini koruma çabası.                         tannâz: Herkesle eğlenen, alaycı.
                hazer: Sakınma, kaçınma; sakın.                tedvîr: 1. Çevirme. 2. Yönetme, çekip çevirme.
                hevl: Korku.                                   tezyîd: Çoğaltma, artırma.
                himem: Himmet sözcüğünün çoğulu.               tûl: Uzunluk.
                himmet:  1. Yardım.  2.  Çalışma,  emek,  gayret.   u, ü / vu, vü: Ve (bağlaç).
                   3. Lütuf, iyilik.  4. Yüksek irade.         ulvî-nihâdân: Yüce yaradılışlı.
                hûn: Kan.                                      ye’s:  Yeis, umutsuzluktan doğan karamsarlık,
                hüsün: Güzellik.                                 üzüntü.
                ıztırârî: Zorunlu.                             ziyâ: Işık, aydınlık.



          72
   1   2   3   4   5   6   7   8   9