Page 3 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 | 1.Ünite
P. 3
Giriş
Belli başlı edebiyat kuramları ve anlayışları şunlardır:
Sanatı bir yansıtma olarak yorumlayanlara göre edebiyat, dünyaya tutulmuş bir aynadır; toplumu,
gerçekliği yansıtır. Dolayısıyla da insanı, yaşamı açıklar. Yansıtma kuramını benimseyen kimi düşünür-
lerse bunu yeterli bulmaz, edebiyatın eğitici bir nitelik taşıması gerektiğini öne sürerler. Onlara göre
edebiyat yapıtı gerçekliği yansıtmakla yetinmemeli, toplumsal ya da siyasal açıdan insanları eğitmeli,
bilinçlendirmelidir. Bu görüşlere bağlı olarak bir edebiyat yapıtının değerlendirilmesinde iki ölçüt
geçerlidir: Gerçekliğin yansıtılışındaki başarı ve okur ya da toplum üzerindeki etkinin niteliği.
Anlatımcılar ise sanatçının duygularını dile getirmesinin, aktarmasının önemli olduğunu öne sü-
rerler. Burada da okuru eğitme söz konusudur ama bu duygusal bir eğitmedir. Böyle olunca anlatım
ve aktarım ile aktarılan duygunun ahlaki açıdan değeri ölçüt olarak kullanılmaktadır.
Duygusal etkiyi savunanlar, sanatın, dolayısıyla edebiyatın estetik zevk vermesi gerektiğini söyler-
ler. İşlevi bu olan sanat, onlara göre başka amaçlara hizmet edemez. Üstelik güzel, estetik değer gibi
şeyler bizim dışımızda değil, içimizdedir. Bu nedenle de güzellik ölçütleri özneldir.
Biçimciler ise edebiyatın asıl işlevinin estetik yaşantı uyandırmak olduğunu savunurlar. Ama bunu
doğuran, yapıtın yapısındaki biçimsel özelliktir. Edebiyat yapıtları çeşitli etkiler uyandırabilirlerse de
asıl biçimlerinden dolayı sanat değeri taşırlar. Bu nedenle de ancak yapısal ölçütlerle değerlendirile-
bilirler.
Edebiyatın başlangıcına ilişkin sorular, bizi, genelde sanatın başlangıcına götürmektedir. Sanatın
doğuşuysa insanın yeryüzünde var oluşuna, (...) insanın doğayla savaşımına dek uzanmaktadır. Do-
ğayı dönüştürmeye yönelik, yaratıcı bir çalışmadır burada söz konusu olan. Ama insan bununla ye-
tinmez, doğada bulunmayan nesneler yapmaya başlar. Böylece araç yapımıyla karmaşıklaşan çalışma
düzeni yeni bir bildirişme dizgesini de gerekli kılar ve dil ortaya çıkar. Araştırmacılara göre bu dil ilk
aşamada müzik ve dansla birliktedir. Başka bir deyişle ritmiktir, ezgisel bir vurgu taşır, el kol hareket-
leriyle bütünlenir. İşte edebiyatın başlangıcını da bu aşamada aramak gerekmektedir. Çünkü onun
anlatım aracı dildir. Toplumsal gelişime bağlı olarak dille birlikte serpilir, türlere ayrılır.
(...)
Atilla Özkırımlı, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi
15