Page 19 - Tarih-10 | 7.Ünite
P. 19

KLASİK ÇAĞDA
                                                                                OSMANLI TOPLUM DÜZENİ


                 Vakıfların çok çeşitli alanlarda faaliyet göstermesi normal
                 olarak sayısının da artmasına sağlamıştır. 1546 yılında yalnız
                 İstanbul’da 2515 vakıf görev yapmıştır. 1718 ve 1800 yılları     BİLİYOR MUSUNUZ?
                 arasında Halep’te toplam 687 vakıf mevcuttu.


               Osmanlı Devleti’nde sosyal hayatta bilinen vakıfların yanında ay-
               rıntı gibi görünen pek çok alanda hizmet veren vakıflarda vardır.
               Öksüz ve Yetim Çocukları Barındıran Vakıf’tan, Âmâlara Hizmet
               Eden Vakıf’a; Sokak Hayvanlarına Ekmek Veren Vakıf’tan, Kadın
               Sığınma Evi Vakfı’na; Sosyal Güvenlik Vakfı’ndan, Ölçü ile Ekmek
               Dağıtan Vakıf’a kadar pek çok vakıf kurulmuştur

                 Âmâlara Hizmet Eden Vakıf                                      Vakfiyesi

                 Vakfın Adı          : Hacı Hüseyin Vakfı                       … Mai sünne bostanı (bah-
                 Kurulduğu Yer       : Siirt                                    çesi) ile birlikte mezkûr
                 Kuruluş Tarihi      : H. 1321                                  (bilinen)  dükkânlar  ve

                 Genişçe bir avludan içeri girdiklerinde derin bir “oh” çekti iki gözü   helvacılar çarşısında ek-
                 görmeyen küçük Kadir’in babası.                                mekçi dükkânı Sevarinç
                 — İşte sonunda geldik.                                         Çarşısı’nda körlere mev-
                 Babasının elinden tuttuğu küçük Kadir ağlamaktan kısılmış sesiyle   kuftur (vakfedilmiştir) …
                 iç çekerek sordu.
                 — Beni bırakıp gitmeyeceksin değil mi baba?
                 — Oğlum seni eğitim için buraya getirdim.
                 — Köyde herkes benimle Kör Kadir diye dalga geçiyor.  Sizde benden kurtulmak istiyorsunuz
                   değil mi?...
                 Konuşmaları işiten külliyenin başhekimi onlara seslendi:
                 — Babası bu altın saçlı çocuğu bana getirir misin?
                 Kadir şaşırmıştı. Saçlarının altın gibi olduğunu niye kimse söylememişti şimdiye kadar? Kimdi
                 kendisine altın saçlı diyen bu adam?
                 Başhekim şefkatle Kadir’in başını okşadı okşadı ve:
                 — Bak ben de senin gibi gözleri görmeyen bir büyük arkadaşınım.
                 — Sen de mi görmüyorsun?
                 — Evet görmüyorum.
                 — O zaman benim saçımın altın gibi olduğunu nerden bildin?
                 — Bütün çocuklar altın gibi değerlidir de ondan.
                 Kadir bu amcayı çok sevmişti. Babasının elini bırakıp onun elini tuttuğunun farkında bile değildi.
                 Başhekim onunla büyük bir adamla konuşur gibi konuşuyordu:
                 — Burası bir okul ama aynı zamanda vakıftır. Siirtli Hacı Hüseyin adlı bir hayırsever kurmuş. Biz
                   gibi amalara eğitim vermek, mümkün olanların tedavisini yapmak, yani onlara her yönüyle
                   hizmet etmek için…
                 — Benim gözlerim de görecek mi?
                 — Tedaviyle görebilirse görecek. Olmasa bile alacağın eğitimle hayatın kolaylaşacak.
                 Kenarda onları seyreden baba:
                 — “Allah’ım iyi ki hayırsever kulların, iyi ki böyle vakıflar var.” diyerek Allah’a şükrediyor, nemlenen
                   gözlerini siliyordu (Müftüoğlu, 2012, s.65’ten düzenlenmiştir).


                                                                                                          201
   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24