Page 6 - Türk Dili ve Edebiyatı 10 | 7.Ünite
P. 6
7. ÜNİTE
İstanbul’a döndüğümüz vakit on üç yaşındaydım. Serez’den ayrılırken beni en çok sevindiren şey, iste-
diğim kitaplara kavuşma olanağının artık gerçekleşmesiydi. Gündeliklerimden başka babamdan kopardı-
ğım bütün paraları Babıâli Caddesi’ndeki kitapçı Kirkor Efendi’ye verirdim. O, bana Ahmet Mithat Efen-
di’nin bütün eserlerini sattı. Benim de bir kitaplığım olmuştu. Ciltsiz durumlarıyla birbirlerine dargın gibi
yan yana dizilmeleri pek zor olan bizim Türkçe kitapları, kitaplığımın boş raflarına âşıkça bir özenle dizip
karşılarına geçer, mutlulukla kendimden geçercesine uzun uzun seyrederdim. Rafların boş tarafları içime
derin bir sıkıntı verirdi. Kitapların irili ufaklı, düzensizliğine de üzülürdüm. Beyazıt’ta Mürekkepçiler Çar-
şısı’ndaki ciltçi Sait Efendi, kırmızı meşin üzerine yaldızlı en iyi ciltleri gerçi beş kuruşa yapıyordu ama
hem kitap alabilme, hem onları ciltletmek, küçük bir öğrencinin dar bütçesi için çözülmesi en güç sorundu.
Artık İstanbul Lisesi’ne gündüzlü öğrenci olarak gidiyordum. Okulumuz, Türbe’de sonradan Maarif
Nezareti (Eğitim Bakanlığı) olarak kullanılmış yapıdaydı. Aksaray’da oturuyorduk. Perşembe günleri sa-
bahleyin okula giderken ayaklarım Beyazıt yokuşunu her zamankinden daha hızlı ve istekle tırmanırdı.
O yıllarda yayımlanan romanlar on altışar sayfalık formalar halinde, haftada bir kez, Perşembe günleri
çıkardı. Artin adında, bir gözü kör bir dağıtıcı tanımıştım. Beyazıt’taki köşede dururdu. Orası öteki dağıtı-
cıların da toplantı yeri gibiydi. Perşembe günleri ortalıkta epeyce roman alıcısı birikirdi.
Ben bunların en bağlılarından biriydim. Artin bana güvendiği için bir alacak-verecek hesabı açmıştı.
Yağmurlu havalarda tramvayla geçerken bile pencereden benim romanlarımı uzatırdı. Hepsi, Xavier de
Montepin’in, Emile Gaborieau’nun ve bu gibi yazarların hep cinayetleri konu edinen romanlarıydı.
Sayfalarını yırtmamaya özen göstererek dikkatle açar, okulda derslerde öğretmenin, teneffüs sırala-
rında belleticinin gözünden kaçırmaya çalışarak ilgiyle okurdum. Özellikle bazı dersler, roman ve gazete
okumaya elverişliydi. Bu izni kötüye kullandığımız da olurdu. Cebir öğretmenimiz Boyacıyan Efendi, ders
anlatışının tekdüzeliği için de ara sıra kendi kendisiyle konuşur gibi şöyle derdi:
- 640 Hüseyin Cahit Efendi gene siyasa ile uğraşıyor.!
Hüseyin Cahit YALÇIN, Edebiyat Anıları
METİNDE GEÇEN BAZI KELİME VE KELİME GRUPLARI
belletici : Çalıştırıcı, öğretici, belletmen, müzakereci. kandırmak : (Metinde) İçme isteğini karşıla-
bütçe : Devletin, bir kuruluşun, bir aile veya bir mak.
kimsenin gelecekteki belirli bir süre için müsvedde : Yazı taslağı, karalama.
tasarladığı gelir ve giderlerinin tümü. ümmet : Hz. Muhammed’e inanarak, onun
cebir : (Metinde) Artı ve eksi gerçek sayılarla, yaptıklarını ve söylediklerini
bunların yerini tutan harfler yardımıy- uygulayarak çevresinde toplanan
la nicelikler arasında genel bağlantılar Müslümanların tümü.
kuran matematik kolu.
METİN VE TÜRLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR
Okuduğunuz metin, Hüseyin Cahit Yalçın’ın Edebiyat Anıları adlı eserinden alınmıştır. Yazar, me-
tinde çocukluk yıllarını anlatmıştır. Bu metinde; nasıl bir aile ortamında büyüdüğünü, kitap okuma
alışkanlığını nasıl kazandığını, yetişmesinde etkili olan yerli ve yabancı kaynakların hangileri oldu-
ğunu, tutku derecesindeki kitap sevgisini konu edinmiştir. Tüm bunları kendi “ben”inden yola çıka-
rak anlatmış, anlatımda akıcı bir üslup kullanmıştır.
Yazar, söz konusu eserinde anılarını anlatmaya çocukluk yıllarından başlamış ve 1925 yılına kadar
geçen zaman içindeki yaşadıklarını konu edinmiştir. Bu anılarında edebiyat, sanat ve basınla ilgili
konulara ağırlık vermiş, bununla birlikte sanat ve edebiyat dünyasından pek çok insanı anlatmış-
tır. Özellikle kendisinin de dâhil olduğu Servetifünun topluluğu sanatçılarıyla ilgili anıları, eserin
252