Page 12 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | 7.Ünite
P. 12
7. Ünite
FUAT — Unutmuyorum. Unutmadığım için de utanıyorum Galip!
(...)
ÜÇÜNCÜ MECLİS
Fuat, Galip
GALİP — İşte bu can ve iman verici Ankara havasını teneffüs etmek üzere karın buraya gelirse
Fatma kadın da ona hem oda hizmetçiliği, hem de aşçılık edecek!
FUAT — Bırak bu sözleri şimdi!
GALİP — Sana bir şey söyliyeyim mi? Ben senin pazarlıkta çabuk gevşeyeceğinden korkmağa baş-
lıyorum. Senin vatanperverliğin artık tehlikeli bir şekil aldı. Binaenaleyh istersen işi bana bırak. Delâlet
için vereceğin hisseden başka hiçbir şey almamak şartıyla müzakereyi ben idare edeyim. Mühimmata
beş gün evveline nisbetle çok fazla ihtiyaç var!
FUAT, garip ve esrarlı — Ya?
GALİP — Evet, bugün mecliste haber aldım. Son dört günlük muharebelerde çok mühimmat sar-
folunmuş. On beş yirmi gün evvel Roma’da kabul etmedikleri fiyata şimdi razı olacaklar. (Odanın için-
de gider gelir.) Ben başka bir şey düşünüyorum: Şimdi son sözü söylememeliyiz. İtalya’dan sormak
mecburiyetindeyiz diyelim ve onlara yüzde on zam teklif ettirelim. Bunun komisyonu tabiî çok daha
yüksek olacağı için işin letafeti büsbütün artar. Bu Ankara’nın sade kahrını değil biraz da lütfunu gö-
relim canım!
FUAT, yine garip ve esrarlı — Evet.
GALİP, âdeta memnun — Grupta ancak bugün haber aldık. Bizden her şeyi gizliyorlar amma,
biraz geç öğrensek bile teferruatıyla yine her şeyi duyuyoruz. Ordunun vaziyeti iki haftadır
fenalaşmış. Dört beş günden beri de bu fenalık tamamen ciddi ve tehlikeli bir mahiyet almış. Zaten
paşanın böyle ayağımıza gelmesi de buna kuvvetli bir delil.
FUAT, bir düşünceden sıyrılarak — Ne biçim adam bu Kerim Paşa?
GALİP — Alelâde bir asker. Bizim Harbiye’den çıkmış ve hiç Avrupa görmemiş. Hep ordu hizmetle-
rinde dolaşmış. Vazifesinden başka bir şey düşünmez. Zaten de aklı ermez ya. Dediğim gibi alelâde,
basit bir asker! Çoluğu çocuğu yok. Sade geçkin bir karısı vardır. Bizim bu kulübenin üç kulübe ileri-
sinde otururlar. Ölmeyecek kadar yemek yemekten başka dünyada bir sefaları yoktur. (Dışarıda araba
sesi) Galiba geldi. (Dışarıyı dinler, yavaş sesle) Geldi. O. Ben istikbal edeyim.
DÖRDÜNCÜ MECLİS
Kısa bir müddet yalnız Fuat, sonra Galip, Kerim
(...)
KERİM, (...) Türk’sünüz, bu memleketin evlâdısınız. Geçirdiğimiz bu çetin günlerin bizi ne feci
akıbetlere de sürükliyebileceğini, bu mücadelede Allah vermesin mağlûb olursak Türk milletinin kim
bilir ne kadar zaman için esir ve zelil yaşayacağını takdir edersiniz. Elinizdeki mühimmata ihtiyacımız
var. Bakın, size tüccar ağzı, işadamı ağzı yapmıyorum. Hamiyetli bir vatandaş karşısında olduğumu
düşünerek konuşuyorum. Bu mühimmat fevkalâde, amma fevkalâde işimize yarıyacak. Binaenaleyh
hususî menfaatleri hesap ederken vatanın ihtiyacını ve vaziyetini düşününüz. Bu mücadele ne elim
mahrumiyetler içinde, ne müthiş fedakârlıklara katlanılarak yapılıyor. Nazar-ı dikkate alıp buna göre
para isteyiniz!
FUAT, hep aynı heyecan içinde — Paşam, emin olunuz.
GALİP, âdeta telâşla onu susturarak — Dur Fuat Bey, ben anlatayım! (Kerim’e dönerek) Paşam evve-
lemirde şuna itimat buyurunuz ki, bu işte azamî derecede düşkün fiyat verebilmek için amcazadem
ne yapmak lâzımsa yapacaktır. Ancak, kat’î surette anlaşıp imzalamadan evvel daima Avrupa’ya, mal
sahiplerine sormak mecburiyetinde olduğunu da takdir buyurursunuz!
208