Page 8 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 | 2.Ünite
P. 8
2 ÜNİTE
2. METİN
Hazırlık
1. Duygularınızı ifade etmek için bir edebî tür (hikâye, şiir, roman…) seçmeniz gerekseydi hangisi-
ni tercih ederdiniz? Niçin?
2. “Modernizm” kelimesinin size çağrıştırdığı kavramları sözlü olarak ifade ediniz.
DEMİRYOLU HİKÂYECİLERİ-BİR RÜYA
Ülkenin büyük şehirlere uzak bir dağ başı kasabasında, bir demiryolu istasyonunda çalışan üç
hikâyeciydik. İstasyon binasına bitişik yan yana üç kulübemiz vardı. Ben, genç yahudi, bir de genç
kadın. Seyyar hikâye satıcılığı yapıyorduk. İşimiz pek parlak sayılmazdı; çünkü istasyonumuza tren
çok seyrek uğruyordu. Ayrıca yalnız posta trenlerinin geldiği günler iyi iş yaptığımız söylenemezdi.
Öğleden sonra gelen posta trenlerinde daha çok elma, ayran ve sucuk-ekmek satılırdı. Bu saatler-
de genellikle biz hikâyeciler uyurduk. Böylece gece için de dinlenmiş olurduk: Çünkü bizim bütün
ümidimiz, gece yarısından sonra geçen tek eksprese bağlıydı. Öteki seyyar satıcılar bu saatlerde uya-
nıp gelemezlerdi çoğu zaman. Bizim de (hikâyeciler) uyuyarak gece ekspresini kaçırdığımız olurdu.
Oysa istasyon şefiyle de aramız iyiydi; fakat nedense genellikle bizi uyandırmayı ihmal ediyordu is-
tasyonun bu tek memuru. Ona da hak veriyorduk bir bakıma: Makasçılık yapıyordu, telgraflara ba-
kıyordu, bütün işaretleri düzenliyordu; trenlere bilet satmak, kapıları açmak, kapamak... Bütün iş-
ler tek bir adamın üzerindeydi. Ona yaranmak için sık sık bedava hikâye veriyorduk; gene de bizi
uyandırmayı unutuyordu bazen. Çoğu zaman, kendiliğimizden uyanmak zorundaydık. Bütün gün
de hikâye yazdığımız düşünülürse, bunun pek kolay bir iş olmadığı ortadaydı. Evet, öğleden sonrala-
rı uyuyorduk; ama genellikle akşam üzeri ilham geliyordu ve gecenin geç saatlerine kadar yakamızı
bırakmıyordu. Bu ‘yakamızı bırakmıyordu’ sözüyle alay ediyordu istasyonun şefi; biz de böyle anlar-
da, onun tek başına çalıştığını, her işe tek başına yetişemeyeceğini unutarak
Metne Dair şiddetle eleştiriyorduk onu: İstasyon şefliği odasına bitişik kulübelerimize
Hikâyelerinde farklı kadar zahmet edemez miydi ekspresin geldiği sırada? Aynı işyerinde çalışan
anlatım tekniklerinden memurlar sayılırdık bir bakıma. Üstelik bazı geceler, yemeği bile unutarak
yararlanan Oğuz elle yazdığımız hikâyeleri, istasyon şefinin odasındaki tek daktiloda temize
Atay, edebiyatımızdaki çekiyorduk. Hikâyeciliğe ilk ben başladığım için daktilo yazarken ilk sırayı
özgün yazarlardan bana veriyorlardı arkadaşlarım. Fakat ben sıramı genellikle genç yahudiye
biridir. veriyordum. Bu zayıf ve hastalıklı genç yahudiyi çok seviyordum.
42