Page 37 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 | 4.Ünite
P. 37

ROMAN



                “İlkin yaralar temizlenmeli.” dedi ve eline bir ağaç kova kav-
             rayarak çıktı gitti. Komşu odadan beş yaşlarında görünen ya-
             lınayak bir çocuk kapı aralığından bakıyordu. Kocaman çocuk
             gözlerini açmış merakla beni süzüyordu. Hemen tanıdım. Bil-
             miyorum nasıl tanıdım.
                Heyecan içinde kısılan sesimle fısıldadım:
                “Samet!...”
                Ellerimi ona doğru uzattım. Tam o anda da Baytemir belirdi
             kapıda, nedendir bilmem korktum doğrusu. Çocuğuma adıyla
             haykırdığımı duydu. Sanki bana öyle geldi. Ve öyle kötü duru-
             ma düştüm ki, suçüstü yakalanmış gibi oldum. Şaşkınlığımı gi-
             dermek amacıyla, gözüm üzerindeki yarayı kapatarak ansızın
             sordum:
                “Bu çocuk sizin mi?”
                Böyle soru sormaya ne lüzum vardı! Düşünüyorum da bugü-
             ne kadar kendi kendime cevap veremiyorum.
                Baytemir aile sahibi gibi rahat cevap verdi:
                “Benim.”
                Ağaç kovayı yere bıraktı, Samet’i kucağına aldı ve:
                “Benim elbet, benim öyle değil mi Samet?”
                Hem susuyor, hem çocuğu öpüyor, hem de uzun bıyıklarıyla çenesinin altından gıdıklıyordu. Bayte-
             mir’in sesinde ve tutumunda hiçbir yapmacıklık sezilmiyordu. Sonra çocuğu yere bırakarak aynı yumu-
             şak sesiyle konuştu:
                “Sen neden uyumazsın tayım benim, her şeyi bilmek istersin, hadi hadi, koş yatağına…”
                “Annem nerede?” diye sordu Samet.
                “Şimdi, şimdi gelecek. İşte geldi, sen git uyu oğlum.”
                Aysel koşarak geldi, etrafına telaşla bakındı tentürdiyot şişesini Baytemir’e uzatarak çocuğu uyuma-
             ya götürdü.
                Baytemir bir bez ıslatarak yüzümdeki kanı sildi.
                “Sabret.” diye gülümsedi.
                Elindeki bezi sıyrılmış yerlerde dolaştırıyordu.
                Sonra:
                “Böyle işler üstüne insan daha fazla haşlamalı canını senin ama misafirimizsin.” dedi. “Yoksa… Şimdi
             her şey yolunda, geçecek… Aysel birer çay içseydik.”
                “Şimdi hazırlayacağım...”
                Baytemir keçe yaygılar üzerine yumuşak battaniyeler serdi, yastıklar koydu.
                “Buraya geç, biraz uzan, dinlen!” dedi bana dönerek.
                “Bir şeyim yok, teşekkür ederim, yatmayacağım.”
                “Baytemir üsteleyerek:
                “Otur, otur rahat ol, kendi evindeymiş gibi rahat otur…”
                Sanki düşler içindeydim. Bir kişi tutmuş kalbimi sıkıyor, sıkıyordu. Üzerimde bir telaş, bir bekleyiş,
             yanıp tutuşuyordum. Vay anam şu dünyalara neden getirdin beni, garip anam!
                Aysel çıktı, bize doğru bakmamaya çalışarak semaveri aldı dışarı götürdü.
                “Geliyorum sana yardım edeceğim, Aysel.”
                Tam yürüyecekti ki, Samet yeniden göründü. Uyumaya asla niyeti yoktu.
                Baytemir sevgiyle başını salladı:
                “Sen ne istiyorsun, Samet?”
                Samet bana dönerek:
                “Amca sen sinemadan mı geliyorsun?” dedi.
                Benim oğlum bana soruyordu. Ben işi anladım. Baytemir yüksek sesle güldü. Çocuğun önüne diz çö-
             ken Baytemir hem gülüyor, hem:
                “Ah benim afacan oğlum… Beni gülmekten çatlatacaksın…” diyordu.
                “Maden ocağına sinemaya gidiyoruz.” dedi. “Bizimle o da geliyor.”






                                                                                                    183
   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42