Page 38 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 | 4.Ünite
P. 38
4 ÜNİTE
“Evet sinemadan geliyorum.” dedim.
Samet kaşlarını çattı:
“Doğru değil konuştukların.”
“Neden doğru olmasın?”
“Dövüştüğün kılıç nerede öyleyse?”
“Evde bıraktım.”
“Bana gösterecek misin, yarın gösterecek misin onu bana?”
“Göstereceğim elbet. Yaklaş bana. Adın ne senin Samet, değil mi?”
“Samet. Senin adın ne amca?”
“Benim mi…” Sustum. “Bana İlyas amca, derler.”
Bunları güç hâlle söyleyebildim.
Baytemir:
“Hadi Samet, geç oldu git yat.”
Samet yalvardı:
“Baba biraz daha durayım olmaz mı?”
Baytemir razı oldu.
“İyi öyleyse dur. Şimdi çayı getireceğiz.”
Samet yanıma sokuldu. Elini okşadım. Bana benziyordu, iyice benziyordu hem de. Elleri benimkiler
gibiydiler. Benim gibi de gülüyordu.
Oğluma sordum:
“Büyüyünce ne olacaksın Samet?”
“Şoför…”
“Kamyona binmeyi çok seviyor musun?”
“Çok, çok seviyorum. Şosede elimi kaldırıyorum, kimse durup beni bindirmiyor.”
“Ben gezdiririm seni yarın, istiyor musun?”
“İstiyorum elbet. Ben aşık kemiğini vereceğim sana…”
Odaya oyuncaklarını getirmeye koştu. Pencereden semaverin ışığı görünmekteydi. Aysel’le Baytemir
bir şeyler konuşuyorlardı. Samet yaban koçu derisinden bir torba içinde aşık kemiğini getirdi önüme
attı:
“Seç amca…”
Renkli boyalarla süslü oyuncakları önüme döktü.
Hatıra kalsın diye birini almak istiyordum, ama cesaret edemedim. Kapı açıldı. Elinde kaynayan se-
maver olduğu hâlde Baytemir girdi. Ardından Aysel de belirdi. Baytemir keçe yaygı üzerine alçak ayaklı,
yuvarlak bir masa getirdi üzerine örtü yaydı. Samet’le biz aşık kemiğini topladık, yeniden torbaya yer-
leştirdik.
Baytemir sevgiyle Samet’in kulağını çekti ve:
“Varını yoğunu, zenginliğini gösterdin ha!” dedi.
Bir dakika sonra semaverin başına oturduk. Aysel’le hiç tanışıklığımız yokmuş gibi duruyorduk. Sa-
kin olmaya çalıştığımızdan hep susuyorduk. Samet, Baytemir’in dizlerine oturmuş, ona sokuluyor, kü-
çük başını çevirerek yüzüne bakıyordu.
“Baba bıyıkların ne sivri böyle!”
Hem konuşuyor, hem yanaklarını bıyıklarına yaklaştırıyordu.
Böyle oğlumla yan yana bulunmak hiç de kolay iş değildi. Ona oğlum diyemiyor, başka kişiye baba
diye konuştuğunu görünce içim parçalanıyordu. Aysel, benim sevgili Aysel’imin yanında olduğunu bil-
mek istemiyorum. Onun yüzüne bakmaya hakkım yoktu çünkü. Buralara nasıl gelmişti! Gerçekten be-
ğenmiş, evlenmiş miydi! Ne öğrenebilirdim, bana yabancı insan gibi bakıyor, yüzünde sıcak bir esinti
bulamıyordum. Gerçekten bu kadar fazla mı nefret etmişti benden? Ya Baytemir? Benim kim ve nasıl bir
adam olduğumu sezmiyor muydu acaba? Benimle Samet arasındaki benzeyişi sezemiyor muydu! Aca-
ba geçitten birlikte kamyon sürdüğümüzü neden çıtlatmak istemiyordu! Ya da bunları gerçekten unut-
muştu.
Uykuya yattığımız zaman kendimi hepten kötü hissetmeye başladım. Keçe üzerine yatağımı serdiler,
yüzümü duvardan yana çevirdim. Lamba kısılmıştı. Aysel bulaşıkları topluyordu.
Komşu odanın açık kapısından Baytemir haykırdı:
184