Page 43 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 | 4.Ünite
P. 43
ROMAN
Aşağıda romanın Atticus’un kişilik özelliklerini ve bir bülbülün neden öldürülmemesi gerektiğini
anlatan bölümünü okuyacaksınız.
Atticus güçlü kuvvetli değildi: neredeyse elli yaşındaydı. Jem’le ikimiz ona neden bu kadar yaşlı oldu-
ğunu sorduğumuzda geç başladığını söylerdi, adam gibi bir adam olması ve yeteneği buradan geliyor de-
mek ki, diye düşündük. Okuldaki arkadaşlarımızın babalarından çok daha yaşlıydı, sınıf arkadaşlarımız,
“Benim babam…” diye söze başladıklarında Jem’le ikimizin söyleyebileceği bir şey yoktu.
Jem futbol delisiydi. Atticus hiçbir zaman top kapmaca oynayamayacak kadar yorgun olmazdı ama
Jem topu onun elinden çalmaya çalışınca, “Bunun için çok yaşlıyım, oğlum,” derdi.
Babamız hiçbir şey yapmıyordu. Bir markette değil bir büroda çalışıyordu. Damperli kamyon sürücü-
lüğü yapmıyordu, şerif değildi, çiftçilikle ilgisi yoktu, bir araba tamirhanesinde çalışmıyordu ya da hiç
kimsenin hayranlığını kazanma olasılığı bulunan bir işi yoktu.
Ayrıca gözlük takardı. Sol gözü neredeyse hiç görmüyordu, Finchler’de sol gözlerin kabile lanetine
uğradığını söylerdi. Bir şeyi iyi görmek istediği zaman başını çevirir sağ gözüyle bakardı.
Okul arkadaşlarımızın babalarının yaptığı şeyleri yapmazdı; asla ava gitmez, poker oynamaz, balık
avlamaz, içki, sigara içmezdi. Salonda oturur okurdu.
Bütün bu özelliklerine karşın bizim arzu ettiğimiz kadar fark edilmez olmayı başaramıyordu. O yıl
Tom Robinson’ı savunuyor diye okul söylentilerle çalkalanıyordu, onun lehine olacak bir şey söyleyen
yoktu. Cecil Jacobs’la giriştiğim boks maçından sonra ben korkaklık politikasını benimseyince, Scout
Finchler’in bir daha hiç dövüşmeyeceği, babasının buna izin vermediği söylentileri dolaşmaya başla-
dı. Bu tam anlamıyla doğru değildi: herkesin gözü önünde Atticus için dövüşmeyecektim ama aile özel
alandı. Üçüncü kuşak kuzenlerden başlayarak yukarı doğru herkesle kıyasıya dövüşecektim. Örneğin
Francis Hannock bunu biliyordu.
Atticus bize havalı tüfeklerimizi verdiğinde nasıl ateş edeceğimizi öğretmek istemedi. Bu yüzden Jack
Amca bize bazı önbilgiler verdi; Atticus’un silahlara ilgi duymadığını söyledi. Bir gün Atticus, Jem’e,
“arka avluda konserve kutularına ateş etmeni tercih ederim ama kuşların peşine düşeceğini biliyorum,”
dedi. “İstediğin kadar saksağanı vur vurabilirsen ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır.”
İlk kez Atticus’un yapılması günah olan bir şeyden söz ettiğini duyuyordum ve bu konuyu Bayan Ma-
udi’ye sordum.
“Babanız haklı,” dedi. “Bülbüller bizi eğlendirmek için şarkı söylemek dışında bir şey yapmaz. İnsan-
ların bahçelerindeki bitkileri yemezler, mısır ambarlarına yuvalanmazlar, yaptıkları iş bize içlerini dök-
mektir. İşte bu yüzden bülbülleri öldürmek günahtır.”
Kasabada artık Tom Robinson’ın olayından çok Atticus’un neden onu savunduğu ile ilgili konuşmalar
yükselir. Mahkeme başlar. Tom’un kendisine saldırdığını iddia eden kız, mahkemede Atticus’un tüm ça-
balarına rağmen iddiasından vazgeçmez. Aynı şekilde kızın babası olan Bob Ewell (Bab Yuvel) de kızına
Tom Robinson’ın saldırdığını, bunu bizzat kendi gözleriyle gördüğünü söyleyerek şahitlik yapar. Sonra
da Tom Robinson’ın ifadesi alınır. Tom Robinson’ın suçsuzluğu ortadadır çünkü kızın sağ gözü şişmiş ve
morluk içerisindedir. Tom Robinson’ın ise sol eli sakattır. Çok önceden kolunu makineye kaptırdığı için
kas ve kemikleri fazlasıyla ezilmiştir. O yüzden o eliyle kızın sağ tarafına vurup bu şekilde morartması
olanaksızdır. Bütün bunlar mahkemede sol kolunu kullanarak imza atan kızın babasının suçlu olabile-
ceğine işaret eder. Duruşmayı Scout, Jem ve Dill de izler. Tom Robinson’ın suçsuzluğunun o kadar açık
ve net olduğunu çocuklar da görür.
Aşağıda Atticus’un, mahkemede Tom Robinson’ın savunmasıyla ilgili jüriye yaptığı son konuşma-
yı okuyacaksınız.
“Baylar,” dedi. Jem’le ikimiz yine birbirimize baktık: Atticus pekala “Scout” da diyebilirdi. Sesinde res-
miyetten ve soğukluktan eser kalmamıştı, sanki postanenin köşesindeki insanlarla konuşur gibi konu-
şuyordu jüriyle.
“Baylar,” diyordu, “kısa keseceğim, ama zamanımın geri kalanını bu davanın zor bir dava olmadığını
sizlere hatırlatmaya harcayacağım, birtakım karmakarışık gerçekleri ince eleyip sık dokumanızı gerek-
tiren bir dava değil bu, yeter ki davalının suçluluğu konusunda hiçbir kuşkunuz kalmasın. Her şeyden
önce böyle bir davanın açılmaması gerekirdi. Siyahla beyaz kadar açık bir dava bu.
Mahkeme, Tom Robinson’ın davaya konu olan suçu işlediğini gösteren en küçük tıbbi bir kanıt
189