Page 36 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 | 4.Ünite
P. 36

4   ÜNİTE




                   İlyas’ın çalıştığı ulaştırma merkezinde Kadiça adlı genç ve sarışın bir kız vardır. Kadiça, şoförlerin
                görev planlamalarından sorumlu kişidir ve İlyas’tan hoşlanmaktadır. Görev dağılımında da hep İlyas’a
                kolaylıklar sağlamaktadır. İlyas da zaman zaman Kadiça’ya karşılık vermektedir. Ulaştırma merkezinde
                çalışan Cantay; İlyas’la anlaşamayan, Kadiça’ya ilgi duyan biridir. Bu nedenle İlyas’ı kıskanır. Kadiça,
                İlyas’tan karşılık bulamadığı bir gün onun görev planlamasını değiştirir ve onu Kolhoz’a gönderir. İl-
                yas, görevi kabul etmek zorunda kalır. Kadiça İlyas’ın Aysel’i sevdiğini öğrenince İlyas’ı Kolhoz’dan alıp
                Sintzan’a görevlendirir. İlyas’ın yerine Kolhoz’a artık Cantay gidecektir. Bir daha Kolhoz’a gidemeyeceği
                için Sintzan’a giderken Aysel’i de kaçırıp götürür. Arkadaşı Alibek’in yardımıyla kalacak bir yerleri olur.
                İlyas ile Aysel evlendikten sonra bir çocukları olur ve adını Samet koyarlar. İlyas bir gün yolda kalan bir
                adama (Baytemir) yardım eder.
                   Evliliğin ilk dönemlerinde gayet mutludurlar. Vakti geldiğinde Aysel’in ailesine gidip ellerini öpme-
                nin hayalini kurarlar. İlyas’ın daha önce yaptığı gibi kamyonuna römork takarak Tian Şan bölgesinden
                geçebileceği iddiasında bulunması, bunu başaramayınca da işyerindeki arkadaşları ve en yakın arkada-
                şı Alibek ile arasının açılması üzerine huzursuzluk başlar. Arkadaşları yüzüne bakmaz olur. İlyas, onu-
                runun zedelendiğini düşünür. Bu huzursuzluk, evliliğine de yansır. Tüm bu olumsuzluklar içerisinde
                İlyas, Kadiça’ya sığınır. Kendisini anlayan ve seven tek kişinin Kadiça olduğunu düşünür. Bazı geceler
                evine bile gitmez. Aysel ise bu duruma bir anlam veremez. Aysel, bir şeyler sezinler ama emin olamaz.
                Bir gün iş yerine gider ve Kadiça’yla konuşur. O da İlyas’la aralarında bir ilişki olduğunu anlatır. Bunun
                üzerine Aysel, Samet’i de alıp evi terk eder. İlyas eve döndüğünde Aysel’in, oğluyla birlikte evi terk ettiği-
                ni anlar. Kadiça’ya durumu sorar. Kadiça olanları anlatır ve İlyas’tan af diler. Çaresiz bir şekilde Alibek’e
                gider ama oradan da eli boş döner. Sonunda aklına Aysel’in köyü gelir. Oraya gider ancak Aysel’i bula-
                maz. Dönüşte köylüler tarafından taşlanır.
                   Kadiça’yla birlikte Anarhay’da bir iş bulurlar ve oraya gidip beraber yaşamaya başlarlar. İlyas geçen
                yıllara rağmen selvi boylu al yazmalısını unutamaz. Oğlu Samet gözünde tüter. Kadiça da durumu anlar
                ve İlyas’tan ayrılır. Kuzey Kazakistan’a gider. İlyas ise Aysel’i bulmak için tekrar Aysel’in ailesinin yanı-
                na gider. Aysel’in kardeşinden onun evlenip gittiğini öğrenir. Bu haber İlyas’ı çok kötü sarsar. Dönüşte
                yolda rastladığı asker arkadaşı ona tekrar eski iş yerinde çalışmayı teklif eder. Ulaşım merkezinde es-
                kilerden kimse kalmadığını öğrenince tekrar eski iş yerinde şoför olarak çalışmaya karar verir. Bir gün
                kamyonuyla giderken kaza yapar.

                   Aşağıdaki bölümde, kazayı gören Baytemir’in İlyas’ı kurtarıp evine götürmesi ve orada Aysel’le İl-
                yas’ın karşılaştığı sahneden bir bölüm okuyacaksınız.
                   (…)
                   Adam kolumu omzumdan yana atarak beni sırtına aldı karanlıklar içinde bir taraflara götürmeye baş-
                ladı. Uzun zaman gittikten sonra bir evin avlusuna vardık. Adam eve girebilmem için yardım etti. Ön-
                deki odada bir gaz lambası yanıyordu. Beni ufak bir sandalyeye oturtarak gocuğumu çıkarmaya başladı.
                Ancak o zaman yüzüne baktım. Ve hemen hatırıma geldi. Bu yol ustası, bir vakitler o kamyonu geçitten
                çekerek birlikte götürdüğümüz yol ustası Baytemir’di. Utandım, bir bakıma da sevindim, af maf dileye-
                cek, teşekkür edecektim. Ama tam bu anda yere düşen yarılmış odun sesinden bakışlarımı değiştirdim.
                O yana baktım ve ağır ağır yerimden doğruldum, sanki omuzlarım üzerinde dünyalar taşıyordum öyle-
                sine güç kalkmıştım. Kapıda yere düşen odunlar arasında Aysel duruyordu. O yerinde taş kesilmiş can-
                sız gibi bana bakıyordu:
                   “Ne olmuş?” diye sordu.
                   Az kaldı “Aysel” diye haykıracaktım. Ama onun yabancı bakışları dilimi bağladı, tek bir söz söyleye-
                medim. Başımı yere eğdim, utanmaktan yüzüne bakamıyordum. Odaya büyük bir sessizlik çöktü. Bay-
                temir olmasaydı orada işler ne olurdu bilemeyeceğim. O bir şey olmamış gibi beni yerime oturttu.
                   “Yok bir şey Aysel.” dedi. “Şoför biraz yaralanmış ama geçecek. Sen biraz tentürdiyot getirsen iyi ola-
                cak.”
                   “Tentürdiyot mu?”
                   Sesi sıcak, telaşlı…
                   Hiç kıpırdamadan, dudaklarımı ısırarak oturuyordum. Başımdaki sarhoşluk esintileri bir an içinde
                uçup gitti, iyice ayıldım. Yalnız akan kan göz kapaklarımı zorluyordu.
                   Baytemir yüzümdeki yaralara bakarak:






                 182
   31   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41