Page 5 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 | 9.Ünite
P. 5

Günlük / Blog




                  “Sen beni idare ediyorsun kızım, anlamıyor muyum sanıyorsun?” demişti bir keresinde. Puf böre-
               ğine düşkün olmadığımı biliyor aksi gibi.
                  Ailemdeki birçok insandan çok daha büyük hakkı var üstümde. Doğduğumdan bu yana hiç ayrıl-
               madık birbirimizden. Yetmiş sekiz yaşında. Söz verdim, onu ben gömeceğim, ele güne-yani çocukları-
               na-kalmayacak bu zor iş. Hele köye bir gitsin gelsin, ayrıntılı konuşacağız. Öldüğünü bana nasıl haber
               vereceğini(!) Çünkü çocukları haber vermezler, ikimiz de biliyoruz. Bu kışı da geçirdi ya, güzelim be-
               nim! Bir yıl daha çalışır; ağlayamaz.
                  16 Haziran
                  Dolmabahçe’deki Lunapark açılmış. Bitişiğinde de bir sirk var. Öyle iyi ayarlamışlar ki, sirkten çıkan-
               lar Lunapark’tan geçmek zorundalar.

                  Lunapark’ta akla gelen her türlü oyuncağa bindik. Yüreğimin ağzıma gelmesini seviyorum galiba.
               Yalnız kötü-ayık olduğumdan, savrulan iskemlelere binmedim, oysa en keyiflisi onlar. Yapraklarıyla
               koca ağaçlar bir çırpıda geçiveriyor ayaklarınızın altından. Dünya da sizinle ötelere savruluyor.

                  Baktım da, oğlum hiçbir şeyin tadını çıkaramıyor yeterince. Yaşama açlığı, gördüğüm bütün ço-
               cuklarda “had safhada”. Hayvanat Bahçesi’ne mi gittiniz, önünüze ilk fok mu çıktı, çocuk mutlaka ta
               ötedeki kuşlara göz dikecektir. Kuşlara gelince, gözü arkadaki fokta kalmıştır.

                  “Bundan sonra nereye gideceğiz?” ya da biraz büyüdükten sonra “Bundan sonra ne yapacağız?
               Yarın arkadaşımın doğum günü var, iyi ama ya öbür gün?” “Bu kitap bitince hangisini okuyacağız?”
               soruları bitmiyor.

                  Yaşadığı anı bilerek, tadına vararak yaşayan bir çocuk ya da bir genç göremiyorum ortalıkta. Acaba
               bu duygu bir güvensizlik, yarına, bir an sonraya güvenememe duygusundan mı çıkıyor, yoksa o anı,
               o yarını, o kitabı hep elde-bir sayma doygunluğundan mı?
                  İşin içinden çıkamadım.

                  Küçük Turgut’la Karlar Kraliçesi’ni okuyoruz. Çocuğuyla başka türlü bakıyor insan kitaplara, daha
               iyi öğreniyor. Samed Behrengi’nin “hep aynı şeyi söylediğini” oğlumdan öğrendim; okuyunca haklı
               buldum. Küçük Kara Balık dışında hep bir şema, bir çeşit “yaşama tahriri” yazıyor. Çapraz bulmaca. Yaz
               ortasında konumuz: Karlar Kraliçesi ve Buz Sarayı.



































                                                                                                               249
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10