Page 67 - İKİ BOYUTLU SANAT ATÖLYE 12
P. 67

Varlığı duyularla algılanamayan, maddi bir yapıda olmayan, belli bir hacmi ve şekli olmayan,
              somut karşıtı anlamına gelir. Hüzün, mutluluk, vefa, sevgi, nefret, günah, sevap gibi belli bir şekli,
              rengi, kokusu, tadı, sertlik ya da yumuşaklığı olmayan kavramlar örnek olarak verilebilir.
                  Nesnel gerçekliği olmayan, aklın bildiği, gözün aşinası olduğu herhangi bir şeyi ya da olayı
              biçimsel anlamda anlatmayan-anımsatmayan resimlere soyut resim denebilir. Bir baş ka deyişle
              duyu organlarımızın bize fark ettirdiği her şeyin dışında olanları sezgisel yakla şımlarla anlatma
              sanatıdır.
                  Bilinen gerçeklikten uzak renkler ve şekillerle sadece sanatsal gerçeklik düzleminde resimler
              yapan Wassily Kandinsky (Vasili Kandinski) bu tarzın öncülerinden kabul edilir.
                  1789’da yaşanan Fransız Devrimi sonrası yeni düşüncelerin ortaya çıkmasıyla birlikte sanat
              alanı da yeni bir devinim kazanmıştır. Ortaya çıkan özgür düşünce gücü sanatsal anlamda da
              devrim yaşanmasına olanak sağlamıştır. Bu dönemde sanatta da yenilikler yaşanmıştır.
                  1824 yılında Paris Salon Sergisi’nde sergilenen İngiliz John Constable’ın (Con Kanstıbıl) man-
              zara resimle rinden etkilenen bir grup Fransız genç ressam, geleneksel kurallardan uzaklaşarak
              doğrudan doğadan ilham almaya karar verdiler. Çalışma ortamını atölye dışına taşımak amacıyla
              Fontai nebleau (Fonteynblo) Ormanı yakınlarındaki Barbizon köyüne (Fransa) yerleşip (yaklaşık
              1830), gelenek resmine ciddi bir başkaldırı ile konularını doğadan, günlük yaşamdan, köylü-işçi
              vb.den almala rı ile birlikte sanatsal devrimi ateşlediler. Bu dönem, hayatın gerçekliğini anlatmayı
              hedefleyen tutumu ile sanat tarihine realizm (gerçekçilik) olarak geçer. Gerçekliğin tek bir bakış
              açısı ile ifade edilemeyeceğini kavrayan sanatçı; sezgisel, duygusal ve içsel bir maceranın peşine
              düşüp günümüze kadar ulaşan sanat akımlarının ve dönemlerinin kıvılcımlarının tutuşturmuş-
              tur. Fransız manzaraları bu dönem ressamlarının temel konusu hâline geldi. Dramatik temaları
              işleyen sanatçılar doğa kesitlerini çoğunlukla arka plan olarak kullanmayı yeğlediler. Ay rıca gün
              ışığına çıkmalarıyla birlikte ton nitelikleri, renk, gevşek fırça darbeleri ve yumuşak form kullanımı
              ile empresyonizm (izlenimcilik) akımının tohumlarını atmışlardır.
                  Barbizonlu sanatçılar (Görsel 2.5), 1860’lı yıllarda birçoğu henüz öğrenci olan Claude Monet
              (Klod Mone), Pier re-Auguste Renoir [Piyer Ogust Renua (Görsel 2.6)], Alfred Sisley (Alfred Sisliy)
              ve Frederic Bazille (Frederik Bezıyl) gibi genç ressamların dikkatini çekmişler ve bu genç ressam-
              lar Fontainebleau Ormanı’nı ziyaret etmişlerdir. 1870’lerde empres yonizmin kuruluşuna öncülük
              edenler de yine aynı genç ressamlardır.
























                       Görsel 2.5: Dalga, 1869, Gustave Courbet        Görsel 2.6: Deniz Manzarası, 1879, Pierre
                         (Gustav Kurbe), Ulusal Galeri, İskoçya        Auguste Renoir, Sanat Enstitüsü, Chicago





                                                                                                          65
   62   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72