Page 72 - İKİ BOYUTLU SANAT ATÖLYE 12
P. 72

Dış dünyanın bilinen gerçekliğinden kopmanın başlangıcı diyebileceğimiz biçim bozma; yo-
                 rumlama, sanatsal bir tarz olarak stilizasyon ve soyuta giden öznel bir çabadır. Bu eylemler bü-
                 tünü, soyuta doğru bir yolculuktur. Bu yüzden modernizmin en popüler idolü olan Picasso her
                 türlü soyutlamanın belirgin bir figürüdür. Biçimin parçalanarak dış dünyanın gerçekliğinden yavaş
                 yavaş uzaklaşması soyutlama eyleminin ta kendisidir. Soyutlama yönteminde dış dünyanın ger-
                 çekliğine hiç benzemeyen formlar, lekeler, renkler ve yüzeydeki ritmi sağlayan her şey resmin asli
                 imgeleri olmuştur.
                    Anlaşılacağı gibi soyutlama; gerçek dünyanın imgelerinden yola çıkar, bu imgeler hâlen dış
                 gerçekliği çağrıştırır. Doğal olarak gözle algılanan bir temadan yola çıkıldığı aşikârdır. Soyut ise,
                 bilinen gerçekliği hiçbir şekilde anımsatmayan özerk bir dildir. Bu dil tamamen zihinsel bir çaba-
                 dır. Resmin temel kurallarını tamamen uygulamakla birlikte modernizme bağımsız bir ekol olarak
                 eklenir.
                    “Resim sanatında biçimin sınırlayıcı yapısı, soyutlama (einfuhlung) olarak adlandırılan dö-
                 nemle birlikte yıkılmaya başlamıştır. Bu dönemde ressam, doğa ya da nesnelerde ileri derecede
                 biçim  bozmalarından  kaçınmamıştır.  “Soyutlama-özdeşleyim”  diliyle  anlatmak  “soyut”  anlatımı
                 karşılamadığı için sempati ve ilgiler dışında bir ilişki içinde aranmalıdır bu kavram. İnsan suje
                 sinin doğa varlığı ile kurduğu mutlu ilişki üzerine oturtulan “özdeşleyim”, kavramla örtüşür de olsa
                 maddi çağrışımlar uyandıran bir konumdadır. Soyutlama mantığı ile ressam dolaylı yollardan da
                 olsa biçimin temsiline olanak veriyordu. V. Kandinsky’nin “Improvision (Doğaçlama)” adlı eserinde
                 gerek mekân gerekse de figürlerin temsil edilişi, bu resmin gerçeklikten tamamen ayrıştırılmadığı-
                 nı ortaya koyar. Soyut sanatı, sanatçının içsel bir söyleşisi olarak gören V.Kandisky, resimlerinin
                 yanı sıra yazılarıyla da soyut sanatı tanımlamıştır. Sanatta “tinsel” olan ifadesiyle açıklanan bu
                 kavram, nesneden bağımsız olanı ve sanatçının zihninde yaratılmış olanı işaret ediyordu (Görsel
                 2.17).
                    Çıkış noktaları ister P. Mondrian’da olduğu gibi (Görsel 2.18) mimari olsun isterse doğa kay-
                 naklı V.Kandinsky’nin soyutlama-özdeşleyimi (einfühlung) olsun resim artık kendi ifade dilini kul-
                 lanmaya başlamıştı. Resmin kendi saf elemanlarını kullanmak için onu maddi anlamlarından arın-
                 dırmak gerekiyordu. Bu arındırma işlemi renklere değin yapılmalıydı. Bu amaç doğrultusunda Piet
                 Mondrian üç ana renk olan sarı, kırmızı ve mavi rengi seçmişti. Yeşil, mor ve turuncu vb. gibi ara






























                         Görsel 2.17: Doğaçlama, 1911, Vasily Kandinsky,   Görsel 2.18: Sarı, Mavi ve Kırmızılı Kompozisyon, 1937-
                                Sanat Tarihi Galerisi, Münih                42, Piet Mondrian, Tate Galeri, İngiltere






              70
   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77