Page 73 - İKİ BOYUTLU SANAT ATÖLYE 12
P. 73
KOMPOZİSYON
Barok sanat eserlerinde “ışık ve gölge” dikkati ilk çeken unsurdur. Dönemin öncü ressamlarından Rembrandt,
Caravaggio (Karavaccio), Peter Paul Rubens (Pitı Pol Rubıns) ve Diego Velasquez (Diyego Velazkez); görkem
ve abartıyı coşkulu duygularla yansıttıkları büyük ölçekli resimlerinde ışık ve gölgenin büyüleyici yönüyle
izleyiciyi etki altına almışlardır. Dinî temaların, mitolojik konuların ve genellikle soylu sınıfa ait portrelerin
resmedildiği Barok sanat eserleri, kompozisyon ve dengenin ışık ve gölgeyle olan uyumunu etkileyici
biçimde ortaya koymuştur. Çapraz yönde (diyagonal) kurgulanan açık kompozisyonların kullanılması
mekânda gerçeklik algısı yaratmış ve böylece izleyicinin kendisini o mekânda hissetmesini sağlamıştır.
Neoklasisizm
18. ve 19.yy.lar arasında Barok ve Rokoko Dönemlerine tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu dönemde sanatçılar,
Yunan ve Roma tarihi ve edebiyatı ile Fransız devriminin simgeleştirdiği kahramanlık sembollerinden ilham
alarak eserlerini oluşturmuşlardır. Canlı renkler yerine pastel renklerin tercih edildiği kompozisyonlarda
anıtsallık ve simetri önem kazanmıştır. Çizgisel forma önem verilen, yüceltilen kahramanlık duygusunun
ideal bir güzellik anlayışı ile resmedildiği, sadeliğin ve oran-orantının düzenliliğinin dikkat çektiği eserler
ortaya çıkmıştır. Dönemin önemli temsilcisi Jacques Louis David’in eserlerinde kahramanlık duygusunun
yüceltildiği açık bir şekilde görülmektedir.
Romantizm
18. ve 19.yy.lar arasında görülen bu sanat akımı, Aydınlanma Çağı ve Fransız Devrimi’nden etkilenmiştir. Klasik
sanat anlayışından farklı olarak sanatçının iç dünyasının, hayal gücününün ve coşkusunun ortaya çıkışı bu
dönemde önem kazanmıştır. Desenin eski gücünü kaybettiği ve rengin ön plana çıktığı Romantizm akımında
manzaralar, günlük yaşam, yalnızlık, tarihsel konular, ulusçuluk, korku, aşk gibi konular benimsenmiştir.
İzleyiciyi tek bir merkezî noktaya odaklamayan, resmin içinde âdeta gezdiren kompozisyonlar görülmüştür.
En önemli temsilcilerinden olan Francisco Goya’nın (Fransisko Goya) eserlerinde coşkuyu, insan ruhunun
karanlık ve acımasız taraflarını görmek mümkündür.
Empresyonizm (İzlenimcilik)
19. yüzyılda ortaya çıkan bu sanat akımı; Fransız Devrimi, Sanayi Devrimi ve aydınlanma düşüncesinden
etkilenmiştir. Resim yapmak için açık havaya çıkarak sanatta yeni bir devri başlatan dönem sanatçılarının
eserleri, hızlı fırça vuruşlarına sahip olmaları ve bitmemiş gibi görünmeleri sebebiyle eleştirmenler
tarafından “sadece bir izlenimden ibaret oldukları yönünde” eleştirilmişlerdir.
Parlak renklerle ve açık-koyu ton farklılıklarıyla elde edilen hacimlendirmeler ile renk ile elde edilen
derinliğin yer aldığı Empresyonist eserlerde konu, çoğunlukla açık hava kompozisyonlarından oluşmaktadır.
Kübizm
“20. yüzyılın en sıra dışı sanat hareketlerinden biri” olarak tanımlanan Kübizm; sanatçıların doğayı doğrudan
ifade etmedikleri, bunun yerine kavramsal olarak yorumlarını yansıttıkları bir sanat akımıdır. Parçalanmış
ya da geometrize edilmiş gibi görünen eserlerde çeşitli ve farklı teknikler kullanılmıştır. Kübizmde nesne,
tek açıdan üç boyutlu yanılsama etkisi yaratacak biçimde değil aksine resim yüzeyinin iki boyutlu olduğu
vurgusu yapılarak ve nesnenin birçok açıdan gösterilmesiyle resmedilmiştir. Sanata “dördüncü boyut”
kavrayışını da kazandıran Kübizm'in en önemli temsilcisi Pablo Picasso (Pablo Pikasso)’dur. Geometrik
soyutlamacı yaklaşımların Kübizm’den etkilendiği görülmekte ve Kübizm'in modern sanatı oldukça
etkilediği düşünülmektedir.
71

