Page 26 - ÜÇ BOYUTLU SANAT ATÖLYE 12
P. 26

HEYKEL SANATINA GİRİŞ




               Önceleri doğayla bütünlüğü gözeten insan, sonraları özellikle Antik Yunan’da doğayı taklit etmeye yönelmiş ve
            idealize etmiştir. Gotik katedrallerin yapıldığı dönemlerde ise eski Mısır geleneğinde olduğu gibi doğaya hükmet-
            mek istenmiştir. Antik Mısır’daki devasa büyüklükteki sfenksler bulunduğu çevreye hâkimdir. İnsan ve doğanın
            üstünde tanrısal bir varlık imajıyla görünür.
               Gotik Dönem’de, kiliseye hizmet eden dini heykellerde figürler ayrıntılı bir şekilde işlenmiştir. Gotik heykeltıraş-
            lar, ışık ve gölgeyi güçlü bir anlatım biçimi sağlayabilmek için kullanmışlardır.
               Rönesans Dönemi heykel sanatında gerçek hayat olduğu gibi heykele yansıtılmıştır. Rönesans sanatçıları Klasik
            Yunan ve Roma heykellerinin etkisiyle uzun yıllar çalışmışlardır. Bu dönemde heykel sadece inanca bağlı mekânla-
            ra uygulanan yanını terk ederek açık alanlarda anıt heykel olarak yapılmaya başlanmıştır.
               Barok Dönem’de ise heykel, mimariden bağımsız olarak kamusal alanda kullanılmaya başlanmıştır. Rönesans’a
            kadar heykel anlayışı kapalı form olarak gerçekleştirilmiştir. Klasik Dönem ile birlikte Rönesans heykellerinde gö-
            rülmeyen boşluk yavaş yavaş görülmeye başlanmış, böylece durağan ve katı heykel anlayışı yerini hareketi verme
            çabasına bırakmıştır.
                                                         19. yy. sonu sanat dünyası köklü değişimler yaşamıştır. Bu
                                                      dönemde sanatçılar idealize edilmiş anatomi, ayrıntı ve öykü
                                                      anlatma çabası yerine kişisel ifade, stilizasyon ve yüzey dokusu
                                                      konularına odaklanmışlardır.
                                                         20. yy. heykel sanatçıları, İlkel Afrika ve Okyanus sanatı-
                                                      nın basit ve güçlü biçimlerinden etkilenmişlerdir. Constantin
                                                      Brancusi [Konstantin Bırankuş, (1876-1957)] Romanya halk ge-
                                                      leneklerini Afrika ahşap oymacılığı ve Doğu heykelinin sadeliği
                                                      ile birleştirerek heykellerinde anlam ve saflığı, mutlak basitliği
                                                      aramıştır (Görsel 1.17).
                                                         20. yy. heykel sanatının değişimini başlatan heykeltıraş, Au-
                                                      guste Rodin’dir. Rodin daha önce hiç kimsenin yapmadığı kaba
                                                      dokuyu mermerin yüzeyinde bırakarak çalışmalarında farklı
                                                      teknikler uygulamış, ışık formlarının yüzey üzerindeki etkileri-
                                                      ni denemiştir. Rodin’in deneysel çalışmaları kendinden sonra
                                                      gelen birçok heykeltıraşa ilham kaynağı olmuştur (Görsel 1.18).
                                                      Bu yanı ile 20. yy. heykel sanatı; yeni fikirler, yeni stiller ve yeni
                                                      malzemelerin kullanılmaya başlanması ile birlikte geleneksel
                                                      tutumların dışına çıkılarak deneysel bir süreç başlatmıştır.
            Görsel 1.17: Constantin Brancusi, 1912, mermer ,Guggenheim
            Museum, New York

































            Görsel 1.18: Kale Kent Soyluları, Auguste Rodin, 1889, Londra, İngiltere





                                                                                                         23
   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31