Page 26 - THM TEORİ VE UYGULAMASI 11
P. 26
Ağıt, Türkçede “göğe yükselmek” anlamındaki “ağmak” kelimesinden gelir. Ağıt söylemenin Şaman-
lığa kadar giden bir geçmişi vardır. En eski Türk topluluklarında, “ağıt” anlamına gelen “sığıt” ve “ağıtçı”
anlamına gelen “sığıtçı” gibi sözcüklerin kullanıldığı bilinmektedir. Orhun Yazıtları’nda “sagu” olarak geçen
sözcük de bir tür “ağıt”ı ifade etmektedir. Eski Türklerde ölüm törenlerine “yuğ” adı verilir ve bu törenlerde
ölünün ruhunu göğe göndermek gibi uygulamaları, “şaman, kam, baksı” gibi toplumsal danışmanlar üst-
lenir. Bu türden lirik şiir ve ezgiler, daha sonra da söylenmiş ve “divan edebiyatı” türünü etkilemiştir. Divan
şiirinde yer alan bu türün örnekleri ise yine ölümle ilgili olup daha farklı bir yapıda karşımıza çıkmaktadır.
Toplum içinde sevilen, sayılan, danışılan kişilere özel olarak ağıtlar söylenmiş ve şiir formunda yazılmıştır.
Divan şiirinde bu türün örneklerine “mersiye” adı verilir.
Ağıtlar uzun hava formunda olabildiği gibi kırık hava formunda da olabilir. Ezgi yapısı, uzun hava (usul-
süz) ya da kırık hava (usullü) şeklindedir. Ağıtların çoğu “yerel dil ve söyleyiş” kalıplarına uygun olarak çoğu
zaman serbest ritimli söylenen uzun hava örnekleri gibidir. Bunların dışında, serbest başlayıp sonradan
usule giren, çalgısal bölümleri belli bir usulde, söz bölümleri ise serbest ritimli olan ağıt örnekleri de vardır.
Bu türden ağıtlar, âdeta ritimli bir ezgi gibidir. Ağıtların ezgisel seyirleri incelendiğinde belli durak yerlerine
sahip oldukları, çoğunlukla tiz seslerden başlayıp inici bir seyirle seslendirildikleri görülür. Ses genişliği
genellikle bir oktavdır, bununla birlikte daha dar ve daha geniş ses genişliğinde olan örnekleri de vardır.
Ritimli ağıtların son bölümlerindeki karar sesine hızlı (süratli) melodik düşmeler, ağıtların ortak özelliğidir.
Ağıtlar, Anadolu’nun hemen her yöresinde seslendirilir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da hoyrat, maya
vb. gibi uzun havalarla birlikte “ağıt” özelliği öne çıkan halk ezgilerinin seslendirilmesi oldukça yaygındır.
Orta ve Batı Anadolu’da yine bu türden ağıtlar bazen bir uzun hava formunda, bazen bir “gurbet havası”
karakterinde söylenir. Akdeniz ve Toroslar’da yaşayan Afşarlarla Türkmenlerin ağıtlarındaki karakteristikler
hem geleneğin sürdürülmesinde hem de eski ağıt metinlerinin “sözlü gelenek” yoluyla günümüze aktarıl-
masında önemli bir rol oynamıştır.
Ağıtların söylenişinde esas söz metinlerine genellikle “ah”, “of”, “aman”, “anacığım”, “kuzum”, “ba-
bamın oğlu” gibi katma sözler eklenir. Ağıtların sözleri, halk edebiyatımızdaki “mani, koşma” gibi tür ve
biçimlerden oluşur. Ağıtların ezgisel ve makamsal özellikleri -bu türün örneklerinin Anadolu’nun hemen her
yöresinde yaygın olması nedeniyle- yörelerin müziksel yapısını içerir. Bu bakış açısıyla ağıtların makam,
dizi ve seyir bakımından halk müziğinde yaygın olarak kullanılan “uşşak, hüseyni, karcığar, kürdi, hicaz,
rast” gibi makamlarda söylendikleri görülmektedir.
Ağıt Uzun Hava Türlerine Örnekler
► Arabayı Yörüttüler (Adana)
► Atına Binmiş Elinde Dizgin (Şahin Bey Ağıtı) (Gaziantep/Karayılan)
► Atıverin Urganımı Deveye (Burdur/Beyköy)
► Aziziye'ye Giden Gelin (Çukurova)
► Babına da Deli Gönül Babına (Yozgat/Akdağmadeni)
► Emine'm Oturmuş Taşın Üstüne (Şanlıurfa)
► Hastaniye Vardım Doktor Yanına (Gaziantep)
► Kışlanın Üstünde Kurdum İskele (Amasya/Taşova)
► Malımız Kaçak Uğratman (Ezo Gelin-2) (Gaziantep)
► Mezarımı Yol Üstüne Kazsınlar (Şanlıurfa)
► Nenni İbrahim Nenni (Adana)
► Salkuvan İçinde Bir İnce Kaldırım (Rumeli)
► Sarıkamış Altınbulak (Çukurova)
► Şah Hüseyin'im Attan Düştün (Erzurum/Aşkale)
► Şu Dağları Delemedim (Gaziantep)
► Yalan Oldu (Adana)
► Yazsam Üstadımın Mezar Taşını (Diyarbakır)
25