Page 179 - TÜRK VE BATI MÜZİĞİ TARİHİ 12
P. 179

11. ÜNİTE



                                            Rauf Yekta Bey (1871-1935)
                                            İstanbul'da doğan Rauf Yekta Bey, ses fiziğine ilgi duyan ve çalışmalarını mü-
                                         ziğin bilimsel yönü üzerine yoğunlaştıran bir müzikologdur (Görsel 203). Sözlü
                                         musiki eğitimini Zekâi Dede ile Bolahenk Nuri Bey’den almış, tambur çalmayı
                                         Celalettin Dede Efendi'den öğrenmiştir. Yenikapı Mevlevihanesi şeyhlerinden ve
                                         Aziz Dede'den ney dersleri alan Rauf Yekta Bey, gerçek ney tavrının son tem-
                                         silcisidir. Büyük bir neyzen olarak başında sikke ile Yenikapı Mevlevihanesinde
                                         mutribe çıkmış ve ayin icra etmiştir.
                                            Rauf Yekta Bey’in müzik konusundaki bilimsel çalışmaları, Mevlevihanedeki
                                         hocalarının desteği ve teşviki sayesinde başlamıştır. Eski bir Arapça edvâr kita-
                                         bını inceleyen Rauf Yekta Bey, bu doğrultuda çalışmaya devam etmiş ve Türk
                                         müziğinin araştırılmasına yönelik önemli çalışmalar yapmıştır. Açılmasına öncü-
             Görsel 203: Rauf Yekta Bey  lük ettiği Darülelhanda "Türk Musikisi Nazariyatı ve Tarihi" dersleri vermiştir. İçin-
                                         de Türk müziğine ışık tutacak birçok eser barındıran çok değerli bir kütüphane
             meydana getirmiştir. Türkçeyi ustaca ve bütün incelikleriyle kullanarak “Şehbal”, “Yeni Mecmua”, “Hâle”, “Revue Mu-
             sicale” (Rövü Muzikal), “Monde Musicale” (Mond Muzikal) gibi dergilerde inceleme ve araştırma yazıları yayımla-
             mıştır. Modern anlayışla muhafazakâr duyguyu birleştirerek Türk müziğinin ilmî açıklaması ve analizi konusundaki
             ilk çalışmaları yapmıştır. Araştırmaları ve yayınlarıyla tanınan Rauf Yekta Bey, Türk saz musikisine zarif eserler de
             hediye etmiştir.
                Başlıca Eserleri: Şark Musikisi Tarihi, Türk Musikisi Nazariyatı, Esatiz-i El-Han Serisinden Meragalı Abdülkadir,
             Mahur Peşrev, Bayatiaraban Saz Semaisi, Suzidil Peşrev, Yegâh Peşrev.
                                            Yesari Asım Arsoy (1896-1992)
                                            Drama'da doğan Asım Arsoy, Türk müziği için çok önemli bir isimdir (Görsel
                                         204). Dindar bir ailenin çocuğu olarak yetişmiş, sesi güzel olduğu için çocukluk
                                         döneminde camilerde ezan okumuştur. Önceleri Recai Bey ile Hikmet Bey’den,
                                         sonraları da Fehmi Tokay ile Zeki Arif Ataergin’den müzik dersleri almıştır. 1930
                                         yıllarında bestekârlığa başlayan Yesari Asım Arsoy, kendine özgü bir sanat ve es-
                                         tetik anlayışı ile besteler yapmıştır. Eserleri en çok seslendirilen bestekâr olan
                                         Arsoy, aynı zamanda şiirle de uğraştığı için eserlerinin çoğunun sözlerini kendi
                                         yazmıştır.
                                            Başlıca Eserleri: Perişan Saçların Aşkımın Bağıdır (Rast Şarkı), Acemaşiran
                                         Saz Semaisi, Bahtiyarım Seni Bir Gün Sararsam (Hüseyni Şarkı), Bir Hatırayı Aşksın
                                         (Uşşak Şarkı), Gel Gör Şu Yanan Kalbimi (Hüzzam Şarkı), Kerem (Tahir Şarkı).
             Görsel 204: Yesari Asım Arsoy  Münir Nurettin Selçuk (1900-1981)
                                            İstanbul’da doğan Münir Nurettin Selçuk, Türk müziğine önemli katkılarda
                                         bulunmuş bir sanatçıdır (Görsel 205). Henüz çocuk yaşlarındayken sesinin gü-
                                         zelliğiyle dikkatleri üzerinde toplamıştır.  Küçüklüğünden itibaren müzikle ilgi-
                                         lenmiş ve ünlü musiki ustalarının önünde başarılı bir sınav vererek Darülelhana
                                         girmiştir. Askerliği sırasında Mızıka-i Hümayunda, sonradan da Cumhurbaşkanlı-
                                         ğı Fasıl Heyetinde çalışmıştır. İlerleyen yıllarda önce İstanbul Konservatuvarı İcra
                                         Heyeti Başkanlığı görevini yürütmüş, sonra da İstanbul Teknik Üniversitesi Türk
                                         Musikisi Konservatuvarında akademisyenlik yapmıştır.
                                            Münir Nurettin Selçuk; Zekâi Dede Efendi'nin oğlu Ahmet Efendi'den ve Hü-
                                         samettin Bey’den ders almış, geleneksel Türk müziği icrasının özelliklerini Bes-
                                         tenigâr Ziya Bey’den öğrenmiştir. Paris Konservatuvarının ünlü hocalarından da
                                         şan, piyano ve solfej dersleri alarak bilgi dağarcığını genişletmiştir. Türk müziği
                                         formlarının inceliklerini sabırla incelemiş ve bu formların hepsini ustalarından
             Görsel 205: M. Nurettin Selçuk
                                         öğrenmiştir. İcra sırasında eserlerin asıl yapısına dokunmamış, sadece yorumla-
             ma ve nüanstan ileri gelen ufak tefek değişiklikler yapmıştır. Münir Nurettin Selçuk’u üstatlık derecesine yükselten
             de bu özelliği olmuştur. Sanatçı, her türü kendi özelliklerine sadık kalarak okumuş; şarkıyı şarkı, kârı kâr, türküyü
             türkü gibi icra etmiştir. Ayrıca eski anlayış ile yeni anlayışı birleştirerek yepyeni bir icra tekniği oluşturmuştur.
                Olağanüstü bir ses fiziğine sahip olan Münir Nurettin Selçuk, pes ve tiz perdelerde aynı derecede hâkimiyet
             gösteren ve üç oktava yaklaşan sesini ustalıkla kullanmıştır. Bir ses sanatkârı olarak sesine zarar verebilecek her
             türlü etkenden kaçınmış ve ses sağlığına titizlikle dikkat etmiştir. Bu sebepledir ki hayatının son yıllarına kadar
             icracılığını başarı ile sürdürmüştür.



        178   TÜRK MÜZİĞİNDE DÖNEMLER
   174   175   176   177   178   179   180   181   182   183   184