Page 175 - TÜRK VE BATI MÜZİĞİ TARİHİ 12
P. 175

11. ÜNİTE


                11.5. Cumhuriyet Dönemi

                Cumhuriyet Öncesi Dönem’de Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa ile kurduğu ilişkiler sıklaşmıştır. Bu durum,
             Batı’nın pek çok alanda ilerleme kaydettiğinin gözlemlenmesini ve Osmanlıda yeni düşünce sistemlerinin geliş-
             mesini sağlamıştır. Dönemin aydınları, toplumun egemen ideolojisi olan Osmanlıcılık akımının sorunlara çözüm
             getirmediği kanısında birleşerek Batıcılık tezini geliştirmişlerdir. Böylece Tanzimat’la başlayan yenileşme hareket-
             leri; Cumhuriyet Dönemi’nde ulusallık, çağdaşlık ve evrensellik ilkeleri çerçevesinde büyüyerek devam etmiştir.

                11.5.1. Cumhuriyet Dönemi’ndeki reformların Türk müziğine etkisi
                Cumhuriyet Öncesi Dönem’de müzik alanında yapılan reformlar, Cumhuriyet’in ilanından sonra hız kazanmış-
             tır. Cumhuriyet Dönemi’nde bir yandan çok sesli Türk müziğinin temel ilkeleri ve eğitim sistemi oluşturulurken
             diğer taraftan da geleneksel Türk müziği türleri ile ilgili çalışmalar yapılmıştır.
                Çok Sesli Türk Müziği Türünde Yapılan Çalışmalar
                Türkiye Cumhuriyeti, “çağdaşlaşma” amacına ulaşabilmek için devlet ve toplum yapısında köklü değişimlere
             yönelmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, bu değişimler için adımlar atarken Türkiye Cumhuriyeti’ni muasır medeni-
             yetler seviyesine ulaştırabilmeyi ve bağımsız, çağdaş bir kültür sanat politikası sürdürmeyi hedef edinmiştir. Dö-
             nemin kültür sanat politikasına ilişkin karar ve uygulamalar, Cumhuriyet’in kurulmasından birkaç ay sonra hayata
             geçmeye başlamıştır.
                Cumhuriyet Dönemi müzik reformlarında Ziya Gökalp’in görüşleri etkili olmuştur. Ziya Gökalp, 1913’te yazdığı
             “Türkçülüğün Esasları” adlı kitabında dümtek usulü ile yapılan geleneksel Türk müziğinin çağdaş yaşantıya uygun
             düşmediğini söylemiştir. Geleneksel Türk ezgilerini Batı tekniğine göre armonize etmek gerektiğini ifade etmiştir.
             Bu dönemde yoğunlaşan ulusalcı bakış açısı da Türk müziğinin geleneksel unsurları ile Batı müziği tekniklerinin
             harmanlandığı çağdaş Türk müziğinin gelişmesinin yolunu açmıştır.
                Müzik eğitimi, Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte yeni bir içerik kazanmış ve Batılı anlamda müzik eğitimi vermek
             amacıyla yeni müzik okulları kurulmuştur. Batı müziği eğitimi almaları için Avrupa’ya öğrenciler gönderilmiştir. Bu
             yetenekli öğrencilerden
                •  1924 yılında Ekrem Zeki Ün ve 1925 yılında Ulvi Cemal Erkin ile Cezmi Erinç Paris’e,
                •  1926 yılında Necil Kazım Akses ve 1927 yılında Hasan Ferit Alnar Viyana’ya,
                •  1928 yılında Cevat Memduh Altar Leipzig’e, Ahmet Adnan Saygun Paris’e ve Halil Bedii Yönetken Prag’a
                   gönderilmiştir.
                Yurtdışına gönderilen öğrencilere “Sizler birer kıvılcım olarak gönderiliyorsunuz, volkan olup dönmelisiniz.”
             denerek onların Türkiye Cumhuriyeti için taşıdıkları önem vurgulanmıştır. Omuzlarındaki sorumluluğun bilincinde
             olan bu gençler, 1930’lardan sonra yurda dönerek ülkenin müzik eğitimi kurumlarında görev almış ve dönemin
             müzik anlayışında büyük bir öneme sahip olmuşlardır. Özellikle Musiki Muallim Mektebinde yaptıkları çalışmalarla
             genç Cumhuriyet’in yeni müzik yapısına katkıda bulunmuşlardır.
                Cumhuriyet’in kuruluşuyla İstanbul’daki Mızıka-i Hümayun Orkestrası Ankara’ya çağrılmış ve Riyaset-i Cumhur
             Musiki Heyeti adıyla düzenli konserler vermeye başlamıştır. Orkestra, daha sonra Riyaset-i Cumhur Filarmoni Or-
             kestrası ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası adlarını almıştır.
                Geleneksel Türk Müziği Türünde Yapılan Çalışmalar
                Cumhuriyet’in ilanından sonra yapılan reformlar doğrultusunda müzik eğitiminde de birtakım değişiklikler ol-
             muştur. Türk müziği eğitimi vermek için kurulan Darülelhan, İstanbul Konservatuvarı adını alarak Batı müziği eğiti-
             mi vermeye başlamıştır. Geleneksel Türk müziği eğitiminin resmî kurumlarda kesintiye uğradığı bu dönemde Türk
             sanat müziğinin eğitim ve icra ortamını musiki cemiyetleri oluşturmuştur. Bu cemiyetlerin en köklüsü, Osmanlının
             son yıllarında kurulan ve günümüzde de varlığını sürdüren “Üsküdar Musiki Cemiyeti”dir.
                1936 yılında İstanbul Konservatuvarının müfredatına “halk türküleri eğitimi” konusu eklenerek geleneksel Türk
             müziği eğitiminin resmî boyutta da verilmesi konusunda ilk adım atılmıştır. Saadettin Arel’in İstanbul Konservatu-
             varı müdürlüğüne getirilmesinden sonra ise “Türk sanat müziği nazariyatı öğretimi” de okulun eğitim programına
             eklenmiştir. Zaman içinde geleneksel Türk müziği eğitimi veren okulların sayısı artmıştır. Günümüzün pek çok
             müzik okulu, Batı müziği eğitiminin yanı sıra geleneksel Türk müziği teorisini, repertuvarını ve çalgılarını eğitim
             programına dâhil etmiştir.
                12 Temmuz 1932 tarihinde gerçekleşen Dil İnkılabı, Türk sanat müziğini büyük ölçüde etkilemiştir. Dil İnkıla-
             bı'nın etkisiyle Türk sanat müziği güfteleri sadeleşmiş ve yabancı kelimelerden arınma sürecine girmiştir. Böylelik-
             le Osmanlı Dönemi’nde sadece saray ve çevresinde benimsenen bu müzik türü, halkın anlayabileceği güftelerle
             bestelenerek geniş kitlelerin sevgisini kazanmıştır.




        174   TÜRK MÜZİĞİNDE DÖNEMLER
   170   171   172   173   174   175   176   177   178   179   180