Page 171 - TÜRK VE BATI MÜZİĞİ TARİHİ 12
P. 171

11. ÜNİTE


                11.4.2. Klasik Batı Müziğinin Türk Müziğine Etkileri

                Osmanlı Devleti’nin Batılılaşma sürecinde Türk müziği, klasik Batı müziğinden etkilenmeye başlamıştır. Türk
             müziği ile Batı müziği unsurlarının birleştiği sentez bir tür ortaya çıkmış ve geleneksel Türk müziği bestecilerinin
             eserlerinde Batı müziği etkileri görülmüştür.
                Osmanlı Sarayı’nda Batı müziği etkileri sürerken saray dışında da bazı girişimlerde bulunulmuştur. Beyoğlu
             semtinde Naum Tiyatrosu, Gedikpaşa Tiyatrosu (Osmanlı Tiyatrosu) ve Fransız Tiyatrosu açılmış; bu tiyatrolarda
             opera ve operetler sergilenmiştir. 19. yüzyılın iki ve üçüncü çeyreğinde İstanbul’un yanı sıra İzmir ve Selanik gibi
             diğer büyük şehirlerde de opera gösterileri yapılmıştır. Türk halkının ilgisini çekmek için Batılı eserlerin librettoları
             Türkçeye çevrilmiştir. Ancak bu dönemde Batı müziği eserlerine duyulan ilgi toplumun geneline yayılmamıştır.
                19. yüzyılın son çeyreğinde tiyatro müziklerinde bazı değişimler ya-
             şanmıştır. Sahne sanatlarında “alaturka” (Türk usulü) müzik etkili olma-
             ya başlamış, tuluat gösterilerinin bir parçası olarak kanto türü ortaya
             çıkmıştır.  Kolay ve tekrar edilebilir melodiler üzerine kurulan, Türk mü-
             ziğinin ritmik ve melodik ögelerini barındıran sentez bir tür olan kanto
             gündelik konuları işlemiştir. Kantolar, sanatçıların şarkı söyleyip dans
             ederek yaptığı bir gösteri niteliği taşımıştır.
                19. yüzyıl sonlarında ilk yerli operetler bestelenerek sahnelenmiştir.
             İlk Türkçe operetleri yazan Dikran Çuhaciyan, eserlerinde Türk makam-
             larından ve çeşitli geleneksel unsurlardan yararlanmıştır. Çuhaciyan’ın
             operetleri, Türk ve Batı müziği sentezi olarak değerlendirilen ilk eserler
             arasında yer almıştır (Görsel 186).
                II. Meşrutiyet’in ilanına kadar alaturka müzik daha çok kanto ve
             operetlerle kendini göstermiş, sonrasında ise Batı müziği tarzında kon-
             serler verilmeye başlanmıştır. Bu dönemde Müslüman nüfus alaturka
             müziğe ilgi duymuş, kadınların da katılımıyla konserlerin dinleyici sa-
             yısı giderek artmıştır.                                     Görsel 186: Leblebici Hor Hor Ağa Opereti,
                Alaturka müzik türünde şarkı-i cedit (yeni şarkı) ve fasl-ı cedit tür-  Dikran Çuhaciyan
             leri ortaya çıkmıştır. Avrupa’da o dönemde popüler olan lied biçimine
             karşılık gelen şarkı-i ceditler, geleneksel Türk müziği şarkılarına piyano
             eşliği yazılmasıyla veya doğrudan Batı müziği formunda besteler yapılmasıyla oluşmuştur. Fasl-ı Cedit ise bu yeni
             şarkıların çalgı ve ses toplulukları ile seslendirilmesidir. Klasik Batı müziğindeki gibi şefler tarafından yönetilen
             fasl-ı ceditler; şarkı-i cedit başta olmak üzere peşrev, saz semaisi, longa, sirto, köçekçe, oyun havası ve marş gibi
             müzik biçimlerinde eserler icra etmiştir. Bu eserler genellikle klasik Batı müziğindeki majör ve minör modlara ben-
             zeyen makamlardan oluşmuştur. Fasl-ı ceditte Türk müziği çalgıları ile beraber Batı müziği çalgıları da kullanılmış-
             tır. Bu türde kullanılan başlıca çalgılar; flüt, lavta, viyolonsel, gitar, keman, kastanyet, trombon, ut, ney, dümbelek
             ve zildir.
                19. yüzyıl klasik Batı müziğinde büyük müzik formları yerine mazurka, vals ve noktürn gibi daha küçük ve lirik
             formlar tercih edilmiştir. Bu dönemin geleneksel Türk müziği de bu akımdan etkilenmiş ve besteciler tarafından
             küçük formlarda eserler bestelenmiştir. Uzun terennümlü, bol tekrarlı ve ağır kârların yerine kısa terennümlü, kâr-
             çe ve kâr-ı nev (yeni moda eser) ismi verilen müzik biçimleri tercih edilmiştir.
                Lied biçiminden Türk sanat müziği bestecileri de etkilenmiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren beste ve
             yürük semai gibi daha ağır biçimlerin yerine şarkı biçimi kullanılmaya başlanmıştır. İki beste ve iki semaiden olu-
             şan klasik fasılların yerini peş peşe şarkılardan oluşan ve saz semaisi yerine longa ya da sirtolarla bitirilen halk
             fasılları almıştır.
                Cumhuriyet Öncesi Dönem’de Türk sanat müziği bestecilerinin makam ve usul tercihleri değişmiş, klasik Batı
             müziğinin etkisiyle majör ve minör modalitelere benzeyen makamlarda eserler bestelenmiştir. Yeni bestelenen
             eserlerin ritmik yapısında darbeyn usuller yerine semai ve düyek gibi usuller kullanılmıştır. III. Selim tarafından icat
             edilen suzidilara makamı, majör dizilere benzemesiyle dikkat çekmiştir.
               ARAŞTIRALIM PAYLAŞALIM

                •   Cumhuriyet Öncesi Dönem’de kurulan tuluat tiyatrolarında kullanılan müziklerin ses kayıtlarını bulup
                    dinleyiniz.
                •   Dinlediğiniz eserlerin ritim ve ezgilerindeki Türk müziği unsurlarını belirleyiniz.
                •   Tespitlerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.




        170   TÜRK MÜZİĞİNDE DÖNEMLER
   166   167   168   169   170   171   172   173   174   175   176