Page 79 - TÜRK MÜZİĞİ TARİHİ 12
P. 79
2. ÜNİTE
Necip Paşa’dan sonra Mızıka-i Hümayun komutanlığına ge-
tirilen İspanyol d’Aranda’nın (Dey Aranda) çabalarıyla Mızıka-i
Hümayun teşkilatı askerî müziğin dışındaki türlere de yöne-
lerek bir konservatuvar olma yolunda ilerleme kaydetmiştir.
d’Aranda Paşa, İtalyan müzik ekolünün etkisindeki Mızıka-i
Hümayuna farklı türden müzikleri ve yenilikleri aktarabilmek
için Fransız sistemini getirip repertuvarda değişikliler yapmıştır.
Saksafon türünden nefesli saz ve çalgılarla topluluğu zenginleş-
tirme yoluna gitmiştir.
Zaman içerisinde müzik okulu hâline gelen Mızıka-i Hüma-
yun; bando, orkestra, tiyatro, dinî müzik, fasıl takımı, orta oyu-
nu, karagöz, hokkabaz, kukla gibi modern ve geleneksel sanat-
larla ilgili bölümlerden oluşmuştur.
İspanyol d’Aranda’dan sonra Mızıka-i Hümayun komutan-
lığına atanan Guatelli (Guatelli), bestelediği marşlarla sarayın Görsel 2.47: Callisto Guatelli
ve halkın oldukça ilgisini çekmiş, çok sesli Batı müziğini halkın
benimsemesine katkıda bulunmuştur (Görsel 2.47). Görev yaptığı süre içerisinde millî eserlerin çok sesli düzenle-
melerini yapan Guatelli, öğrencilerini de millî kaynaklardan yararlanmaya teşvik etmiştir.
Osmanlı’da Batı müziği ve öğretimi veren ilk konservatuvar sayılması mümkün olan Mızıka-i Hümayundan
yetişen bandocularla
• 1881’de Tophane Mızıkası,
• 1888’de Bahriye Tersane Mektebinde Sıbyan Mızıkası,
• 1905’te Ertuğrul Mızıkası gibi bando toplulukları kurulmuştur.
Mızıka-i Hümayunun gelişiminde Sultan II. Abdülhamit dönemi de önem taşımaktadır. Bu dönemde Mızıka-i
Hümayuna opera ve operet bölümü eklenmiş, böylelikle Sultan Abdülmecit’in başlattığı opera ile ilgili girişimler,
II. Abdülhamit döneminde kalıcı hâle gelmiştir. Bu dönemde Avusturya’dan konser için gelen çok sesli bir koro
da padişahın ilgisini çekince dönemin Mızıka-i Hümayun şefi Zati Bey (Arca) tarafından 65 kişilik çok sesli koro
kurulmuştur. Koro, Avrupa’dan getirtilen eserleri 1895 yılında seslendirerek ilk Türk çok sesli korosu olmuş ve iki
yıl varlığını sürdürmüştür.
Mızıka-i Hümayun içerisinde yer alan orkestra, I.
Dünya Savaşı döneminde senfonik bir yapı kazan-
maya başlamış ve Avrupa turnesine çıkmıştır (Gör-
sel 2.48). Turnede Viyana, Berlin, Dresden, Münih,
Peşte, Sofya gibi şehirlerde konserler verilmiştir.
Kendi içinde yetiştirdiği müzisyenleriyle bu düzeye
gelebilen Mızıka-i Hümayun, Batılı anlamda ilk Türk
konservatuvarı niteliğini taşımakta ayrıca o dönem-
de Osmanlı devletinin müziğe bakış açısını göster-
mektedir.
Osmanlı’nın son dönemlerinde saray kadınla-
rının müzik eğitimine de önem verilmiştir. Sultan
Abdülmecit Dönemi’nde kadınlarından oluşan ve
nefesli sazların kullanıldığı “Kızlar Orkestrası” adı ve-
rilen başarılı bir orkestra kurulmuştur. Ancak bu or- Görsel 2.48: Mızıka-i Hümayun seyahati
kestra Sultan Abdülaziz Dönemi’nde kapatılmıştır. Bu dönemde saraydan ve saray dışından kadınların Avrupa’ya
müzik eğitimi için gönderildiği de bilinmektedir.
Osmanlı sarayı dışında kalan kurumlardaki eğitim faaliyetleri çok sesli müzik eğitimiyle ilgili olmuştur. Sultan
II. Abdülhamit Dönemi’nde yaygınlaşan bandolara müzisyen yetiştirmek amacıyla müzik okulları açılmaya baş-
lanmış ancak bu kurumlar yeterince gelişememiş ve süreklilik gösterememiştir. Tophane Mızıkası (1881-1909)
ve Askerî Dikimhane Mızıkası (1896-1900) gibi bazı kurumlar bando görevinin yanı sıra müzik okulu işlevini de
sürdürmüştür.
78 TÜRK MÜZİĞİNDE DÖNEMLER