Page 135 - TİYATRO TARİHİ 9
P. 135

Erken Romantikler, romantizm akımı henüz doğmadan XVIII. yüzyıl içinde klasik tiyatro ilkelerine karşı kendi
            estetik ilkelerini savunmuşlardır. Erken Romantikler’in benimsedikleri ilkeler ise şunlardır:

            Tiyatroda Günlük Olay ve Kişilere Yer Verilmesi
            XVIII. yüzyılda sadece soylular değil, orta sınıftan insanlar da tiyatro izleme olanağı bulmuştur. Orta sınıf tiyatro
            seyircisi kendini yakından ilgilendiren konulara ve kendine benzeyen kişilere karşı daha çok ilgi duymuştur. Oyun
            yazarları, tragedyalardaki soylu ve üstün kahramanların olağanüstü olaylarını konu edinmekten vazgeçmiştir.
            Tragedyalardaki olayların çağın yaşam gerçekliğine yaklaştırılması görüşü hâkim olmuştur. Oyunlar çağın
            insanının acılarını yansıtmış, hayatın içinde karşılaşılabilecek durumlar sahnede canlandırılmıştır.

            Tiyatro Oyunlarının Düzyazıyla Yazılması
            XVIII. yüzyıl tiyatro anlayışında tragedyaların şiir dili oldukça süslü bulunmuş ve dilde sadeleşmeye gidilmiştir.
            Bu dönemde tiyatro eserleri düzyazıyla yazılmıştır. Düzyazı ile yazılan oyunların dili daha samimi ve yalın
            bulunmuştur.

            Tiyatronun Seyirciyi Duygulandırması
            Klasik tiyatro anlayışında olayları anlamada akıl yürütme yöntemi benimsenmiş ve seyircinin mantığına
            seslenilmiştir.  XVIII.  yüzyıl  tiyatro  anlayışında  ise  bu  durum  terk  edilmiş  ve  seyirciyi  duygulandırma  eğilimi
            hâkim olmuştur. Duygusal oyunlar orta sınıf seyircisinin hoşuna gitmiştir. Tragedyalarda acıma duygusu öne
            çıkarılmış, komedyalarda insana karşı sevgi uyandırılmıştır. Bu çağda yazılan oyunlarda iyi insanlar mutlulukla
            ödüllendirilmiştir.

            Oyun Yazımında Yeni Türlerin Denenmesine Fırsat Verilmesi
            XVIII. yüzyıl tiyatrosunda toplumda karşılaşılabilecek ortalama kişilere yer verilmiş, seyircide acıma duygusu
            uyandırılarak üzüntü ile mutluluğun bir arada yaşatılması amaçlanmıştır. Konu yönüyle klasik tiyatrodan ayrılan
            bu türlere  duygusal tragedya, gözü yaşlı komedya gibi yeni isimler verilmiştir.  Diderot, bu yeni tiyatro
            türüne dram adını vermiştir. Orta sınıfın beğenileri doğrultusunda gelişen bu türe bugün duygusal dram ya
            da burjuva dramı denmektedir.

            Seyirciyi Duygulandırarak Eğitme Gerekliliği
            XVIII. yüzyıl kuramcıları tiyatronun eğitici işlevi olması gerektiği tezini savunmuştur. Onlara göre tiyatro
            eğitici olmalı ve bu eğiticilik işlevi insanı iyi yapma amacı taşımalıdır. Eğiticilik ancak kişinin ruhuna tesir
            ederek gerçekleştirilir. Oyunlarda acıma duygusu uyandırılarak bireyin olaylar karşısında düşünmesi ve iyiye
            yönelebilmesi istenir. Bu nedenle dönem tiyatro yazarları ve kuramcıları, tiyatronun eğitici işlevini seyirciyi
            duygulandırma ile yerine getirmesi gerektiğini savunur.

            Seyirciyi Duygulandırarak Zevk Verme Gerekliliği
            XVIII. yüzyıl kuramcıları tiyatronun zevk verme işlevinin de duygulandırarak gerçekleştirilmesi gerektiği tezini
            savunur. Onlara göre insanı duygu yoluyla etkilemek daha kolaydır. Seyircinin duygulanması, sahnedeki iyi
            insanın acı çekmesiyle gerçekleşebilir. Seyirci, karakter acı çektiği için gözyaşı döker. Dökülen bu gözyaşı
            onun iyi bir insan olduğuna işarettir. Seyirci, iyiliği görmekten hoşlandığı gibi kendi içindeki iyiliğin ortaya
            çıkmasından da hoşnut olur. Aynı zamanda katharsis yaşayarak oyun sonunda kendini mutlu hisseder. İşte
            tüm bu düşüncelerden hareketle oyunda ele alınan karakterlerin seyirciyi duygulanmaya yöneltecek olaylar
            yaşaması gerektiği vurgulanır.

                                                   C   SIRA SİZDE

               Klasisizm ile Weimar Klasisizmi’nin temel ilkeleri arasındaki benzer ve farklı yönleri belirleyiniz.










                                                                                                     133
                                                 XVIII. YÜZYILDA TİYATRO
   130   131   132   133   134   135   136   137   138   139   140