Page 95 - TİYATRO TARİHİ 9
P. 95
= BİLGİ KUTUSU
İtalyan Rönesansı’nda resim alanında önemli sanatçılar ve bu sanatçı-
ların ürettiği onlarca eser ortaya çıkmıştır. Donatello’un Gattamelata,
Michelangelo’un Pieta heykelleri; Rafaello Sanzio’nun Atina Okulu,
Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa, Sandro Botticelli’nin Venüs’ün
Doğuşu, Giorgio Vasari’nin Aziz Luka adlı tabloları bunlardan bazılarıdır
(Görsel 5.2).
Görsel 5.2: Donatello’nun Gattamelata heykeli
5.1.1. Rönesans Dönemi Tiyatrosunun Genel Özellikleri
XV ve XVI. yüzyıllarda Avrupa toplumlarında tiyatronun konumu güçlenmiştir. Tiyatro, değişen toplumsal
dengeler gözetilerek yeniden tanımlanmıştır. Burjuvazi sınıfı sanatın yeni alıcısı olmuştur.
Bu dönemde toplumsal gereklilikten dolayı yeni bir tiyatro türü doğmuş, tiyatro ticari faaliyetlerin bir aracı
hâline gelmiştir. Böylelikle yalnızca tiyatro icra ederek veya tiyatro işletmeciliği yaparak geçimini sağlayan
profesyonel gruplar ortaya çıkmıştır. Tiyatro artık Antik Yunan ve Roma’daki gibi dinî festivallerin bir parçası ve
Orta Çağ’daki gibi kilise ya da prensliklerin desteklediği amatör bir etkinlik olma konumundan uzaklaşmıştır.
Tiyatroda Temel İlkeler
Rönesans’ta tiyatro düşüncesi önemli bir gelişme kaydetmiştir. Tiyatro sanatı düşünürler arasında kuramsal
olarak tartışılmış ve bu bağlamda belirli ilkeler belirlenmiştir. Rönesans tiyatrosunun ilkeleri şunlardır:
Tiyatro okunmak için değil oynanmak içindir.
Oyunlar, tiyatro gösterilerinin yasaklandığı dönemde okuma parçası olarak ele alınmış, şiirsel nitelikleri
ile değerlendirilmiştir. Tiyatro yeniden canlanıp toplum yaşamında önemli bir yer tutmaya başlayınca
oyunların okunmak için değil oynanmak için yazıldığı vurgulanmıştır.
Tiyatroda gerçeğe benzerlik gözetilmelidir.
Orta Çağ sanatında dolaylı anlatım yolu benimsenmiş, simge ve alegoriden yararlanılmıştır. Öyküler ve
öykülerdeki kişilerin gerçek olay ve kişiler olarak değil insan ruhunun gizli anlamının simgeleri olarak
yorumlanması daha uygun bulunmuştur.
Rönesans tiyatro kuramcıları aydın ve hümanist kişiler olarak antik sanat anlayışının izinden giderek
taklit ilkesini benimsemiş, bunu doğaya yakınlaşma olarak yorumlamışlardır. Bu yoruma göre dram,
yaşamı doğanın yaşamına benzer biçimde canlandırmalıdır. Taklit ilkesi Aristoteles’in Poetika’sındaki gibi
açıklanmalı, gerçekler olduğu gibi değil düzeltilerek yansıtılmalıdır. Tragedyada olaylar olması gerektiği
gibi komedyada ise elden geldiğince günlük olaylara yakın olarak ele alınmalıdır.
Tragedya ve komedya farklı özellikler taşıyan ayrı türlerdir. Antik kuramcıların önerdikleri
biçimleme kurallarına uyulmalıdır.
Trajik ve komik ögeleri yan yana kullanan halk oyunlarını eleştiren yazarlar, türlerin birbirinden ayrılmasını
zorunlu saymışlardır. Ciddi ile hafif olanı, soytarılık ile ağırbaşlılığı birbirine karıştırarak sunan trajikomedyalar
ve halkı bu çeşit oyunlarla eğlendiren yazarların beğeniye ters düştüğü kabul edilmiştir.
Biçimlemede belli kurallara uyulmalıdır.
Rönesans kuramcıları Antik Yunan ve Roma tiyatrosunun biçim kalıplarını benimsemişlerdir. Rönesans
kuramcılarına göre biçimsel düzenleme için gereken kalıplar şunlardır:
Denge: Olayların gelişiminde neden ve sonuç ilişkisi gözetilmelidir.
Orantı ilkeleri: Oyunlarda simetrik bölümleme olması için beş perde kuralı dikkate alınmalıdır.
Uzunluk: Bir temsil süresi iki ya da üç saati geçmemelidir.
93
RÖNESANS TİYATROSU
R ÖNESANS TİY A TR OSU