Page 435 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 435

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10          212

             5.ÜNİTE > Roman  Kazanım A.2.15: Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                     Milletin Sözcüsü Sanatçılar                       25 dk.
             Amacı      Türün ve dönemin/akımın önemli yazarlarını ve eserlerini tanımak.        Bireysel


              Yönerge  Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

                                                   Gönül Hanım
             Esirler Karargâhı
             1917 yılı Eylûl’ü içindeydi. Esir subaylar karargâhından arkadaşları adına alış - veriş için Krasnoyarsk
             (Kızıl-Yar) kasabasına kadar gitmek nöbeti, bu hafta Üsteğmen Mehmed Tolun Efendi’nindi. Bu genç
             subay, harbin başında, maiyyetindeki bir çavuş, birkaç erden mürekkep keşif-kolu ile berâber geceleyin
             yanlışlıkla düşman mevzi’lerine sokulduğundan, geri çekilme yolu kesilerek dizinden yaralanmış ve
             arkadaşlariyle birlikte Ruslara esir düşmüştü. Önce Kafkasya’da, Hazar Denizi’nde, ıssız bir adada, on-
             dan sonra Ural’ın doğusunda İrbit şehrinde bir süre tutuklu kaldıktan sonra Sibirya’da Krasnoyarsk’ın
             altı kilometre kuzeyinde “Grodok” denilen bu harbkarargâhına getirilmişti.
             (...)
             Aylar, hattâ yıllar geçdikçe Türkler ile diğer yabancı subaylar daha çok tanışarak yekdiğerlerinin dille-
             rini öğrenmeğe ve birbirinden mânen istifâde etmeğe başladılar.
             (...)
             Bugün Mehmed Tolun’un maiyyetine bir Tatar er ayrıldığı için genç subay ısmarlananları aldıktan
             sonra bunları ere vermiş, kendi yalnızca bir kitapçı dükkânına girerek vaktiyle ısmarladığı “Radloff”,
             “Thomsen“, “Le Coq“ gibi müsteşriklerin Ural -Altay dilleri ve milletleri hakkındaki neşriyâtından beş-
             on cild kitabı almıştı. Hava yağmurlu olduğundan bir lokantada oturup kitapları karıştırmağa başladı.
             (...)
             Bu subay, o sırada yandaki masada oturan bir tâze kız ile Rusça, Fransızca kelimelerle karışık Tatarca
             konuşan, samur kalpaklı, az bıyıklı, sarışın bir Tatar gencinin dikkatini çekti. Tatlı bir - iki bakışmadan
             sonra her iki masa arasında konuşma - görüşme başladı. Türk subay yerini, esirliğini anlattı. Boş vakti
             olmakla, Türklerin, Ural-Altay milletlerinin menşe’leri, dilleri, soyları hakkında meşhur müsteşrikle-
             rin etraflı incelemeleri sonuçlarını anlamak istediğini söyledi. Tatar genci kendisini takdim etti:
             – Ali Bahâdır Kaplanof... Kızkardeşim, Gönül Hanım Kaplanof!
             Subay sâkin, fakat, metin bir asker tavrı ile cevap verdi:
             – Niçin Kaplanof? Kaplanoğlu demek daha yakışmaz mı?
             Ali Bahâdır Bey tanışmanın ilk dakikasında, hiç beklemeden karşılaştığı bu i’tirâz üzerine biraz durdu
             ve yutkundu. Fakat kızkardeşi atıldı ve edâlı saflıkla Tolun’un dilediği cevabı verdi:
             – Subay Bey’in hakkı var. Taklide, benzeşmeye sebep ne?.. Bizim de bir büyük milletimiz, târihimiz,
             varlığımız yok mu? Baştanbaşa bütün Asya’yı, bir kısım Afrika’yı, Fransa sınırlarına kadar Avrupa’yı
             istilâ eden bizim ırkımız olduğu hâlde bu asâleti ne çabuk gönlümüzden çıkardık?… Biz benliğimizi
             tanımazsak, kimse bizi tanımağa tenezzül etmez.
             (...)
             İşte ben kartımı düzeltiyorum!
             Çantasından, zarif küçük sahtiyen bir cüzdanın içinden çıkardığı kartvizitlerinin son kelimelerini şöy-
             le değiştirdi: Kaplankızı.
             Şimdi şaşalamak nöbeti Mehmed Tolun’a gelmişti. Nasıl oluyor da yirmidört yaşında tahmin ettiği
             Sibiryalı bir Tatar kızı bu kadar muhâkemeli bir görüş belirtebiliyordu. Bu hayret çok sürmedi. Bir-iki
             dakika sonra anladı ki Gönül Hanım, Paris Üniversitesi Edebiyât Fakültesinden me’zundur.
             (...)
                                                                  Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Gönül Hanım
              Kelime Dağarcığı:
              menşe: Başlangıç, bir şeyin çıktığı yer, köken, kaynak, sebep. müsteşrik: Doğu bilimci. sahtiyan (sahtiyen): Tabaklanarak
              boyanmış ve cilalanmış genellikle keçi derisi.

                                                                                                   433
   430   431   432   433   434   435   436   437   438   439   440