Page 437 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 437
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 213
5.ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.15: Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Edebiyat Bir Dönemi Anlatıyor 25 dk.
Amacı Türün ve dönemin önemli yazarlarını ve eserlerini belirleyebilmek. Bir dönemin özelliklerinin metinlere nasıl Bireysel
yansıdığını tespit edebilmek.
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Dikmen Yıldızı
(…)
İnebolu deresinin taşlıkları ve iki tarafı, gece başka bir dünya oluyordu. Kağnı halkaları içinde topla-
nan köy kadınları, kızlar, çocuklar ve ihtiyar erkekler uzun yollara karşı kuvvet biriktirmek için dinle-
nirlerdi. Yıldız’la Beybaba, kafesli hanayın sedirinden onları seyrederek, seslerine kulak verirlerdi. Kâh
Beybaba coşardı:
– Şu millî cidal içinde köy kadını başlı başına bir tarih ve bir şâheser yaratıyor.
– Ilgaz’ı geçerken ne dediydi o kadın?
– Ha! Şu yağmur yağarken mi? Evet, ben Doruk karakolunda şişeye su koymak için inmiştim, hatırla-
dım. Yanında iki üç yaşlarında minimini bir çocuk vardı. Yağmur altında sırsıklam bir çocuk. Kağnı
bozulmuş, iki ihtiyar erkek tamirle uğraşıyor. Bir kadın yere çömelmiş, eteğiyle bir şeyler örtmüş du-
ruyordu.
– Bacı! dedim. Eteğinle örtecek başka şey bulamadın mı?
– Olmaz! diye eteğini kaldırdı ve zayıf yüzünde parlıyan bir çift ateşle gözlerime bakarak ilâve etti:
– Sonra patlamaz!
Baktım, eteğiyle örttüğü… bir çift top mermisi idi.
Yıldız, merdiven kapısının yanında oturan Fatma’ya bakarak:
– Bunlar unutulacak mı? dedi.
– Beybaba kuvvetli bir sesle reddetti:
– Hayır! Asla! Müebbeden unutulmıyacak.
Fatma kımıldadı, bir şeyler söylemek istiyordu.
Beybaba, söyle bakalım Fatma Kız! dedi. Fatma sivri çenesinin altındaki namaz bezini biraz daha aşağı
çekerek:
– Ne söylediklerinizi pek o kadar anlayamadım, dedi. Amma iyi şeyler, köylü şeyleri olduğunu farke-
diyorum. Yalnız her işi hakkınca vermeli beyefendi. Resimciye mi vereceksiniz, yazıcıya mı, yoksa o
anlamadığım kimseye mi? Yalnız verirken hakkınca verin. Kalbi köy kızının yanında, kalbi bütün şehir
tangosu vardır. Ben dört beş ay evvel köye gitmiştim. Gelirken yolda tangolara rastgeldim. Ah hanı-
mım! Ne süslü, ne nazik tangocuklardı. Hepsi de sülün gibi güzel hanımlardı. Nafile tango dememişler.
Dayanamadım, çamurlara batanlardan birisine:
– Güzel hanım! dedim. Ayacıkların üşümüyor mu? Ankara’da ısıtacağız, dedi, güldü. Çok yorulacak-
sınız, dedim. İzmir’de dinleneceğiz, dedi de küçücük yumruğunu havada salladı. Onlar da beni lâfa
tuttular.
(…)
İşte o gün bugündür, içimde bir ateş, ateşten bir ses var, her vakit bana diyor ki gam yeme! Kurtulacak-
sın… Ah hanım! Ah beyefendi! Bu ateşten ses herkesin yüreğinde çınlasa…
– Çınlıyor kızım, çınlıyor. Çınlamasaydı böyle olmazdı. Çınlamasaydı o tangoları göremezdin ve Sa-
karya bir ölüm ırmağı olurdu.
(…)
Aka Gündüz, Resimli Motifli Türk Edebiyatı Tarihi
435