Page 433 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 433
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 211
5.ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.15: Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Dönemin Eğitim Anlayışı 25 dk.
Amacı Metnin dönem, akım ve diğer yazarlarla bağlantısını kurabilmek. Bireysel
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Turfanda mı? Yoksa Turfa mı?
(…)
Mansur bu köşkü istemiş olmasından dolayı pek memnundu. Bütün kitaplarını, eşyasını oraya nak-
lederek istediği vakitte yatar kalkardı. İki bahçıvan ile Mansur’un uşağı Ali her vakit kahve ocağında
yattıklarından korkmaya sebep yoktu. Yalnız bir mahzuru vardı. O da gündüzleri bağa çıkacak olan
harem halkını rahatsız edebilmekten ibaretti. Lakin Mansur, esasen gündüzleri köşke misafir kabul
etmediği gibi kendisi bile nadir olarak sabah yemeği vaktine kadar köşkte kalırdı. Ya ilk vapurla İs-
tanbul’a gider yahut saat on sıralarında yalıya inerdi. Hasılı Mansur’un evi kuş yuvası gibi pek şirin ve
şairaneydi. Deniz manzarası bilhassa gece mehtabında pek güzeldi. Mansur da istifade etmekten geri
kalmazdı.
Bir cuma günüdür. Salih Efendi pek neşeli olarak selamlığın alt katında hem denize hem de bahçeye
bakar büyük odada oturuyor. Dün dairede iken Fransa’daki Sarmaşıkyan Efendi’den telgraf almıştı.
Asliye Mahkemesinde kazanılmış dava kararının temyiz mahkemesince de tasdik olunduğu müjdesi
verilmişti. Şimdi iş yalnız kardeşiyle hesapların görülmesine kalmış. Hesapların hemen görülmesinin
karar icabında olduğu da bildirilmişti.
Kendi hesabına göre Salih Efendi’nin dört milyon, Mansur ile Zehra’nın da birer milyon frank almaları
lazım geliyordu. Salih Efendi artık emellerini gerçekleştirmek üzere harekete geçebileceği bir kudret
kazanmıştı.
Mansur da bir milyon alacak. Lakin Salih Efendi’nin gözünde Mansur’un fiili yardımı, paraca yardı-
mından daha mühimdi. Acaba Mansur birlikte harekete razı olacak mı? Davanın neticesi kendisine
müjdelendiği vakit, Mansur’un bozulduğunu ve davacı sıfatıyla kendisi ortaya çıkmamışken ne suretle
mahkeme kararına dahil edildiği hakkında soru sormakla yetindiğini hatırladı.
– Acayip bir çocuk! Hiçbir hâli kimseye benzemiyor. Düşman kadar dostunu da kendisiyle münase-
bette uzak durmaya mecbur ediyor.
(…)
– Bugün Ahmet Şunudi’ye haber gönderdim. Ona güvenirim. Fakat Mansur? Onu ne yapacağız?
Salih Efendi, Mansur’u çağırıp görüşmeye karar verdi. Karşısında saygılı oturan Raşit Efendi’ye:
– Lütfen birini gönderiniz de Mansur Bey köşkte ise çağırsınlar. Siz de bir yere gitmeyiniz. Mansur Bey
ile mühim bir mesele hakkında konuşacağım. Mansur Bey’in işin içine girip bana yardım etmesini çok
istiyorum. Lakin Mansur Bey’in razı olacağını pek de ümit etmiyorum. Görüşmede siz de hazır bu-
lunarak Mansur Bey’in fikrine dikkat edeceksiniz. Akıllı, dirayetlisiniz. Bugün onu kandıramazsanız
ileride dediğimize getirmek için bir tedbir bulmak üzere düşünürsünüz. Rüştü Efendi dışarı çıktı, tek-
rar gelip yerine oturdu. Beş dakika sonra Mansur da geldi. Salih Efendi her zamanki hâlinden ziyade
nezaket gösterdi. Bir müddet sustuktan sonra Salih Efendi söze başladı:
– Ben sizin daireyle uyuşamadığınıza epeyce itirazlar ettimse de şimdi yavaş yavaş hak etmeye başlıyo-
rum. Hakikaten ortalık acayip, hizmet etmek güç, takdir olunmuyor. Birtakım ehliyetsizler, ehliyetli ve
liyakatlilere meydan bırakmıyorlar. Ben de devlet hizmetinden vazgeçmek istiyorum.
431