Page 227 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 227

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11          111

             4.ÜNİTE > Makale  Kazanım A.4.11: Metinde fikrî, felsefi veya siyasi akım, gelenek veya anlayışların yansımalarını değerlendirir.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                          Aydın Olmak                                  25 dk.
             Amacı      Metindeki fikrî, siyasi akım ve anlayışların yansımalarını değerlendirebilmek.  Bireysel


              Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
                     (Metin düzenlenmiştir.)


                                                  Kuyucaklı Yusuf
              (…)

              Romanda aydın olması beklenen ve kentteki bürokrat kesimin insanları ya görevini kötüye kullanan
              yeni Kaymakam İzzet Bey, Jandarma Kumandanı Kadri Bey gibi ahlak düşkünü kimselerdir ya da
              ceza yargıcı, savcı gibi kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden, rahatlarının bozulmasını iste-
              medikleri için yasa dışı tutumları görmezden gelen okumuşlardır. Ayrıca kasabanın en çok iş yapan
              Avukatı Hami Bey, davasını kazanmak için her türlü olumsuzluğu yapabilecek kişilikte bir insan-
              dır. Kaymakam Salâhattin Bey’in az sayıdaki arkadaşlarından biri olan Avukat Hulusi Bey namuslu
              bir insandır ancak olayların kötü gidişini düzeltmek için yeterli çabayı göstermez. Yalnızca arkada-
              şı Salâhattin Bey’i uyarmakla yetinir. Salâhattin Bey’in karşısındaki kişilerle ilgilenmez. Romanda,
              Hulusi Bey’in toplumu düşünen, ileri düşünceli bir kişi olup olmadığına ilişkin bilgi verilmemiş. Bu
              nedenle Hulusi Bey bir aydın olarak görünmüyor.
              Kuyucaklı Yusuf’un tek aydın kişisi Kaymakam Salâhattin Bey’dir. Yusuf’un annesinin, babasının
              öldürüldüğü, dolayısıyla Yusuf’la ilk kez karşılaştığı gün Salâhattin Bey’in dış görünüşü “yaşı otuz
              beşten fazla olmamasına rağmen kalpağının kenarından bembeyaz saçları görünen kaymakam” bi-
              çiminde verilir.
              (…)

              Salâhattin Bey gerçekçi bir kişidir. O günün koşulları içinde kasaba eşrafının güçlü ve her konuda
              etkili olduğunu bilir. Anadolu’nun pek çok kasabasında olduğu gibi eşrafın memurları etkilediğinin,
              dahası onlara yasalara aykırı işler yaptırdığının ayrımındadır. Zaten eşrafın istediği doğrultuda ça-
              lışmayanların da orada kalmasına izin verilmez. Ya kendisi kaçar ya da büyük olasılıkla başka yere
              sürülür. Bu nedenle, Hilmi Bey ve oğlu Şakir’den gördüğü kötülükleri anlatırken, “Onlara kimsenin
              kudreti yetmez.” diyen Kübra’nın karşısında susmaktan başka bir şey yapamaz.
              Bu durumda yapabileceği tek şeyin namuslu kalmak olduğunu düşünür. Kendisiyle dostluk kurmak
              isteyen kasaba eşrafından uzak durur. Onların çağırdığı ziyafetlere katılmaz. Akşamları ya ceza reisi
              ile ya da en yakın arkadaşı Avukat Hulusi Bey ile evindeki Servetifünun dergisinin koleksiyonunu
              karıştırarak vakit geçirir. Eleştirmen Fethi Naci, Salâhattin Bey’in namuslu kalmak için izlediği bu
              yolun o dönemde doğal olduğunu söylüyor: “Günümüzde bir sorumsuzluk örneği sayılarak suçla-
              nacak bir kişi, ama Tevfik Fikretlerin Aşiyanlara çekildikleri bir dönemde ‘iyi insan’ denebilecek bir
              tip.” Çok yerinde bir saptama, Tevfik Fikret gibi doğruları korkusuzca haykıran bir şairin bile sustuğu
              koşullar egemendir ülkede. Her türlü dalavereyi döndüren eşrafın kıskacındaki kasabada yalnız bir
              kaymakam ancak böyle namuslu kalabilmiştir. Bütün dikkatine karşın, eşraftan Hilmi Bey’e büyük
              miktarda borçlanır ve bunun sıkıntısını ciddi olarak yaşar. Çok insancıl bir kişi olan Kaymakam
              Salahattin Bey cinayeti soruşturmaya gittikleri Kuyucak köyünde öldürülen çiftin çocuğu Yusuf’un
              kimsesiz olduğunu öğrenince, onu evlatlık olarak yanına alır. Karısı Şahinde bu işten hiç hoşlanmasa
              da onu kendi çocuğundan ayırmaz. Dahası zamanla evinin ve birkaç dönümlük bahçesinin işleriy-
              le ilgili tüm sorumluluğu ona verir. O kadar ki kızını isteyenler olduğunda kızının ağabeyi saydığı
              Yusuf’un düşüncesini sormadan, olurunu almadan karar vermek istemez.

              (…)



                                                                                                   225
   222   223   224   225   226   227   228   229   230   231   232