Page 349 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 349
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 172
6.ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.11: Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Roman ve Değerlerimiz 25 dk.
Amacı Metindeki millî ve manevi değerleri tespit edebilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Gül Yetiştiren Adam
(…)
Üzüntüyle şehre bakıyordu. Özellikle ova, bulunduğu çardaktan çok iyi görünüyordu. Ovanın orta
yerinde yükselen on on beş adet taş bina, istasyondu. Şehir oralara kadar uzansın, akıl alacak şey de-
ğildi bu! Ve bunlar daha ancak kendi gözüyle görebildikleriydi. Ya görmedikleri? Göremedikleri? Bazı
şeyler de işitmişti. Ya daha işitmedikleri? Korkunç şeyler olmuştu evin dışında, korkunç değişiklikler.
Kendisi ne yapıyordu? Güller yetiştiriyordu. Torunları geldikçe özenle kestiği güllerden dostlarına
(dostları mı? sersemce bir avuntudan başka neydi “dostları”!) gönderiyordu. Bir şey mi yapıyordu
yani? Ne yapmıştı? Aslında ne beklemişti? İşin kötüsü hiçbir şey beklememişti de. Hiçbir şeyi değiş-
tirmeyi aklıdan da geçirmemişti. Kendisine bir lütuf olarak bahşedilen bir ömrü bilinçsizce israf edip
durmuştu. Şimdi bunu daha iyi anlıyor. Şimdi her şeyi daha iyi anlıyor. Ah, bu deneylerini kendisini
anlayabilecek birine aktarabilse ve aynı aldanmayı bir kez de başkaları denemek zorunda kalmasa.
Ama geç. Çok geç. Ve en korkuncu bütün bunların birer umutsuzluk işareti olması. Kendini asıl
çökertenin bu olduğunu duyumsuyor. Çünkü artık elinden hiçbir şey gelmediğini, tövbe etmeye bile
geç kaldığını anlıyor. Çünkü bazı tövbelerin ancak bazı amellerle yapılabileceğini biliyor. Kendisiyse
titreyen dizleriyle bu amelleri yerine getirebilmekten uzak düşmüştür. Hareket eden bir ölüden başka
bir şey değildir. Bağışlanmayı dilemek için elinde hiçbir neden yoktur. Yanlış verilmiş bir savaş bağış-
lanmak için neden olabilir mi? Aldatılmış olmanın özrüne sığınmak, bu da bir miskinlik değil mi?
(…)
Hasbinallah, deyip duruyordu sık sık, bu kadar değişmeyi aklımdan geçirmiyordum doğrusu. Biliyor
musun elli yıl. Tam elli yıldır. İlk kez çıkıyorum ben sokağa…
Çocuk, elli yılın ne demek olduğunu tahmin etmeye çalışıyor ama bir türlü kafasında canlandıramı-
yordu bunu.
Biliyor musun, beni getirip buraya gözüm kapalı bıraksalar da işte senin doğduğun yer burası deseler,
inanmazdım.
Ama dede, dedi Ahmet, bunların hiçbiri yeni değil ki, çoktan beri var… Şimdi aşağıda, Bahçelievler’in
orada daha büyük bir apartman yapılıyor kaloriferli olacakmış…
Kaloriferli mi? diye sordu adamcağız. Belki de hayatında ilk kez duyuyordu bu kelimeyi.
Evet, dedi çocuk beş kat çıkacaklarmış.
Beş kat mı? dedi adam.
Yanlarından hızla bir taksi geçti. Adam ürküntüyle baktı arabanın arkasından. Elinde olmadan ken-
dini duvarın yanına çekti.
Çocuk anladı.
Korkma dede, dedi, kenardan gidiyoruz biz, çarpmaz.
Hay Allah, diye söylendi adam biraz utanarak, daha da çok öfkelenerek.
Dehşetle bakıyordu her şeye. Tanımayarak, bilmek istemeyerek, öfkelenerek… Bu değişmeyi, bu bir-
denbire ortaya çıkmayı havsalası almıyordu. Bazı vitrinlerin ışıkları söndürülmemişti. Camlardan
çeşit çeşit, renk renk öteberiler görünüyordu.
347