Page 431 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 431
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 212
8. ÜNİTE > Eleştiri Kazanım A.4.4: Metnin ana düşüncesi ve yardımcı düşüncelerini belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Bu Ülkede Eleştirmeci Yok 30 dk.
Amacı Metnin yardımcı düşüncelerinden ana düşünceye ulaşabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Edebiyat Âlemi
(1)
Bir edebiyat âlemi var mı bizde? Edebiyatçılarımız yok demiyorum, olmaz olur mu? İşte şairler, hikâye-
ciler, denemeciler. Ara sıra eleştirmeye özenenler de görülüyor. Edebiyatçılarımız var, edebiyat âlemi-
miz yok. Edebiyatçılarımız birbirlerini bilmiyor, bilmek istemiyor, bilmeyi gerekli bulmuyor da onun
için. Hepsi de kendi içlerine büzülmüş; bir kendilerini düşünüyorlar, gözleri bir kendilerine dikili.
(2)
Her biri kendi yazdıklarının okunmasını, önemlenmesini, adının boyuna anılmasını istiyor. Okuya-
caksınız yazılarını, hem de beğeneceksiniz, öveceksiniz. Beğenmezseniz, ufacık da olsa bir kusur bu-
lursanız, yandınız, yargıyı giyiyorsunuz, anlamıyorsunuz edebiyattan, gerçek güzel, gerçek yeni nedir
seçemiyorsunuz. Yahut kıskanıyorsunuz, sanat dışı kaygılarınız var... Buna bir diyeceğim yok. Her ya-
zar, kendi elinden çıkanın güzel, kendi düşündüklerinin doğru olduğuna inanır; güzelliği, o doğruluğu
sezmeyenlerin de anlamadıkları, anlamayacakları kanısındadır. Ama kendileri için beklediklerini baş-
kaları için neden yapmıyorlar?
(…)
(3)
Yaşlılar, kırkı, elliyi aşmış olanlar böyle de gençler böyle değil mi? Onlar da edebiyatın, dünyanın ken-
dileriyle bittiğini sanıyorlar. (…) Hani ilkokullarda üçüncü sınıf öğrencileri o yıl gelenlere şöyle bir
yukarıdan bakarlar, bizim yazarlarımız da öyle birer çocuk olmaktan kurtulamıyor.
(…)
(4)
Bir edebiyat âlemimiz yok, çünkü edebiyatçılarımız uğraşlarına, yani mesleklerine gerçekten bağlı de-
ğil. Bağlı olsalar, kendilerinden önce ne yapılmış, kendilerinden sonra ne yapılıyor, onu merak ederler.
Şairler şiiri sevmiyor, ancak kendi şiirlerini, kendi şairliklerini seviyor, yani kendi kendilerini seviyor.
Çıkamıyorlar kendilerinden, uğraşlarına bağlayamıyorlar kendilerini. Sözlerini etmezseniz, kızıyorlar:
“Bu ülkede eleştirmeci yok. Bu ülkede edebiyatı seven kimse yok,” diye yakınıyor, bağırıyorlar. Bir kere
edin sözlerini, beğendiğinizi söyleyin, biraz övün, başka kimsenin adını anmasanız da yetiyor onlara,
bu ülkede nedense eleştirmeci de, edebiyatı seven, edebiyattan anlayan adam da kendiliğinden türeyi-
veriyor.
(5)
Bu yazıyı yalnız başkalarını yermek, başkalarına taş atmak için mi yazdım? Ben onlara benzemez mi-
yim? Benzemez olur muyum hiç? Bir toplumda bir kişi ötekilerden ayrı olur mu? Onlardaki kusurlar,
onların eksikleri elbette bende de var. Yalnız insan kendisini göremiyor da çevresindekileri daha iyi
gördüğünü sanıyor. Komşumuzun kusurlarını söylemeye kalkıyoruz, iyice bakarsak anlıyoruz ki kendi-
mizinkileri de birlikte söylemişiz.
Nurullah Ataç, Karalama Defteri
429