Page 473 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 473
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 233
8. ÜNİTE > Eleştiri Kazanım A.4.14: Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Türk Edebiyatında İlk Eleştirmenler 30 dk.
Eleştiri türünde eserler vermiş yerli sanatçılarla türün ilk önemli eserleri hakkında edinilen bilgiler üzerinden
Amacı Bireysel
yorum yapabilmek.
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Edebî Tenkit
Türk edebiyatında gerçek edebî tenkidin de Tanzimat’tan sonra başlamış olduğu söylenebilir.
(…) Avrupai bir Türk edebiyatının kurulmasına başlandıktan sonra zamanla karşılaşılan ve çözülmesi
gereken bazı önemli meseleler üzerinde bir düşünme, açıklama ve tenkit dönemi de başlamış oldu.
1860’tan sonra Batı kültürü ile temas kuran ve Türk edebiyatını modernleştirmeye çalışanların, aydın-
lara açıklayıp anlatmak ve onları inandırmak durumunda bulundukları ilk mesele, divan edebiyatının
artık ortadan kalkmasındaki zaruretti. Onlara göre bu edebiyat, “son derecede kuralcı, sanatçının ki-
şiliğini boğan, söz oyunlarını ön planda tutan; duyguları, hayal ve düşünceleri ve ifade unsurlarıyla
klişeleşmiş, hayat ve gerçekle ilgisiz, devrini tamamlamış ve skolastik karakterde” bir edebiyattı. Bu
hüviyetiyle, artık tarihe karışmak ve yerini medeni kuruluştaki bir edebiyata terk etmek zorunda idi.
Kurulacak olan yeni edebiyata genç kuşakları alıştırabilmek için onları divan edebiyatından soğutup
uzaklaştırmak şarttı. Bu sebeple Tanzimat edebiyatının ilk döneminde bütün tenkitler divan edebiyatı-
nın esasları ve özellikleri üzerinde toplanır. Kurulacak yeni edebiyat için âdeta bir “alan açma” mahiye-
tinde olan bu tenkitler, Ziya Paşa ile Namık Kemal tarafından yönetildi. Ziya Paşa, Hürriyet’te çıkan Şiir
ve İnşa (1868, sayı: 11) makalesinde divan edebiyatına şiddetle hücum ederek onu “gayri millî ve suni”
olmakla suçlar ve asıl Türk edebiyatının Halk edebiyatı olduğunu iddia eder. Fakat gençliğinde divan
edebiyatı kültürü ile yetişmiş ve onun zevkini almış olan Ziya Paşa, bu tenkitleri inkılapçı düşüncele-
rinin baskısı altında yani bir edebiyat ihtilalcisi psikolojisi ile yaptığı, duygularıyla divan edebiyatına
bağlı bulunduğu için Harâbât’a (1874) yazdığı ön sözde bu iddianın aksini ileriye sürmekte de tereddüt
etmemiştir.
Buna karşılık inkılapçı karakterini hiç bırakmayan Namık Kemal, kendi zevk ve alışkanlıklarını bir
yana iterek divan edebiyatı hakkındaki düşüncelerinde sonuna kadar direnmiştir. 1866’da Tasvir-i Ef-
kâr’da çıkan “Lisan-ı Osmanî’nin Edebiyyatı Hakkında Bazı Mülâhazâtı Şâmildir” adlı uzun makale-
sinde divan edebiyatı hakkındaki menfi düşüncelerini, Harâbât’ı tenkid maksadıyla yazdığı Tahrîb-i
Harâbât (1886, 1887, 1894) ve Ta’kîb (1886) adlı eserlerinde daha şiddetle savunur.
Aynı yazarlar, gerek divan edebiyatı alışkanlıklarının giderilmesini hedef tutan yazılarında ve gerekse
doğrudan doğruya yeni edebiyatın esaslarını açıklayan ve savunan başka yazılarında Batı edebiyatı hak-
kında da gerekli bilgileri vermekte idiler.
(…)
Tanzimat devrinin başlıca münakaşa konularından biri de yeni edebiyatın dili meselesidir. Şinasi’nin
Tercemân-ı Ahvâl ve Tasvîr-i Efkâr gazetelerinin ilk sayılarına yazdığı ön sözlerle Ziya Paşa ve Namık
Kemal’in yukarıdaki makale ve eserleri bu mesele hakkındaki görüşlerini de bildirirler.
Fransız edebiyatı ile temaslar arttıkça bu edebiyattan çevrilen eserler ve yazarları hakkında bazı ince-
leme ve tenkitler de görülmeye başlamıştır. Ayrıca, Batılı edebî türler ve akımlar üzerinde de zaman
zaman münakaşalar yapılmıştır. 1880-1886 yılları bu münakaşalar bakımından çok hareketlidir. Ahmet
Mithat-İsmail Hakkı-Beşir Fuat-Nâbizade Nâzım arasında yapılan bu münakaşalardan başka eski ve
yeni edebiyat üzerindeki mücadele de aynı tarihlerde en şiddetli safhasına girmiştir.
Bu safhanın en gürültülü çatışması ise Recaizade Ekrem ile Muallim Nâci arasında şiir dili ve nazım
tekniği üzerine yapılan ve ancak hükûmetin araya girmesiyle kapanmış olan münakaşadır (1886). Nâci,
Ekrem’in görüşlerine karşı Saadet gazetesinde çıkan cevaplarını “Demdeme” (1886) adı ile ayrıca ya-
yımladı.
(…)
Bu durumu ile Tanzimat devrinde tenkit, daha çok Doğu-Batı edebiyatlarının mücadelesini mihver
yapan, divan edebiyatı için yıkıcı ve Avrupai Türk edebiyatı için de yapıcı bir karakter göstermektedir.
Kenan AKYÜZ, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri
471