Page 477 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 477

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11          235

             8. ÜNİTE > Eleştiri  Kazanım A.4.15: Metinlerden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                          Dilin İncelikleri                            30 dk.
                       Bir metindeki anlatım bozukluklarını, yazım ve noktalama yanlışlıklarını tespit ederek anlam ve dil açısından
             Amacı                                                                               Bireysel
                       doğru cümle kurabilmek.
               Yönerge   Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)



                                                İstanbul’un Bir Yüzü
             Refik Halid Karay (1888-1965), önce İstanbul’un İçyüzü adını verdiği, sonraki baskılarda pek yerinde
             olarak bu adı İstanbul’un Bir Yüzü olarak değiştirdiği romanını yazmaya 15 Eylül 1918’de başlamış, 15
             Aralık 1918’de bitirmiş. Roman, Meydan Larousse’a göre 1919’da, Cevdet Kudret’le Behçet Necatigil’e
             göre 1920’de yayımlanmış. (Okuduğum “üçüncü basılış”ı İnkılâp ve Aka Kitabevleri yayımlamışlar,
             yayım tarihi yok.)
             Romanın adının değiştirilmesinin pek yerinde olduğunu söylemiştim; çünkü bu roman, bütün İstan-
             bul’un içyüzünü değil, yalnızca İstanbul’da yaşayan bir azınlığın içyüzünü gözler önüne seriyor: Savaş
             zenginleri, karaborsacılar, vurguncular, türediler, İttihat ve Terakki’nin adamları… İstanbul’un “öteki
             yüzü”, yani “halk” yok romanda.

             Romanda sık sık “eski devir” sözü geçiyor; bu, 1908 Meşrutiyet’inden önceki “devir”; “Abdülhamit’in
             saltanat yılları” demek; sık sık geçen ve roman zamanını belirleyen sözler arasında “Meşrutiyet’in ila-
             nı” var, “31 Mart vakası” (13 Nisan 1909) var.

             (…)
             Refik Halid, “eski devir”i, “yeni devir”i, “harp zenginleri”ni, “eski ve yeni İstanbul”u anlatmak, toplum-
             sal değişimi göstermek istiyor; yazmak istediklerini klasik roman biçimiyle yazamayacağını görünce,
             1918’e kadar Türk romanında görülmemiş (Batı romanından aklıma ilk gelen Gogol’ün 1842’de ya-
             yımlanan romanı: Ölü Canlar.) bir biçim yaratıyor: İstanbul’un değişik çevrelerinden değişik kişileri
             anlatıyor, bunların yaşam toplamından İstanbul’un bir yüzü ortaya çıkıyor.
             Romanın anlatıcısı İsmet (“… benim ismim ‘Yüksek İsmet’ti; çıtır pıtır olduğumdan bunu yakıştır-
             mışlardı; sonraları ben geliştim, irilendim. Fakat lakaplarımız kaldı, değişmedi.”), romanın biçimini
             şöyle açıklıyor: “İkimiz de (öbürü: Kâni.) İstanbul’un göğe sığmaz genişliği, ucu bulunmaz derinliği
             içinde öyle karışık, çapraşık yollara düştük, öyle eziyetler çektik veya sefalar sürdük ki hatırladıkları-
             mızı olduğu gibi, süssüz, ilavesiz yazıversek meydana payitahtın son zamana ait ne canlı ve ne doğru
             bir tarihi çıkar. İşte ben, elimden geldiği kadar, bu hatıraları sırasını düşürdükçe roman gibi değil, bir
             hatıra defteri gibi bazen kısa kısa, bazen uzun uzun, o günkü zevkime, iştahıma göre zaptedeceğim.”
             Refik Halid’in romanının en önemli yanı, bir döneme tanıklık etmesi; Refik Halid, eski bir “İtilâfçı”
             olarak, roman boyunca İttihat ve Terakki’ye sık sık eleştiriler yöneltiyorsa da bu dönemi ondan daha
             iyi anlatan başka romancımız yok galiba.
             (…)
                                                                        Fethi Naci, Yüz Yılın 100 Türk Romanı


             Kelime Dağarcığı:
             türedi: Kendisinden umulmayan bir biçimde sivrilmiş ve hakkı olmayan bir duruma gelmiş (kimse), yerden bitme, zıpçıktı.
             zaptetmek (zapt etmek): Yazıya geçirmek.














                                                                                                   475
   472   473   474   475   476   477   478   479   480   481   482